Son yüzyılımızın en büyük depremi…
7.7 ve 7.6 şiddetindeki iki ayrı depremden 10 ilimiz ile komşu ülkeler etkilendi. Ölenlerin sayısı arttıkça, enkaz altından çıkan canlı sayısı azaldıkça acımız büyüyor. Ülke olarak hepimiz tarifi mümkün olmayan çok kötü bir ruh hali içindeyiz…
İşte tam da bu anda Depremzedeler ve Depremden etkilenen vatandaşlarımız için
” TÜRKİYE PSİKİYATRİ DERNEĞİ,
RUHSAL TRAVMA VE AFET PSİKİYATRİSİ ÇALIŞMA BİRİMİ ” tarafından hazırlanan çok yararlı olduğunu düşündüğüm bir Halka Yönelik Bilgilendirme yazısı yayımlandı. Türkiye Psikiyatri Derneği’nin bilgilendirmesinden alıntıladığım yazımı siz okurlarıma sunuyorum :
- Kaygı ve buna bağlı sık soluma, çarpıntı, nefes almakta güçlük gibi belirtiler ortaya
çıkabilir, bunlar kişinin kendisini tehlike altında hissettiğinde meydana gelen olağan
belirtilerdir. Kaygı insanı çıldırtmaz ancak çıldıracakmış, ölecekmiş gibi hissettirir.
Yaşadığınız olaylardan dolayı kendinizi tehlike altında hissettiğinizde bedeninizde de
çarpıntı, nefes darlığı, bulantı, titreme, göğsünüzde baskı hissi gibi belirtilerin ortaya
çıkması doğaldır. Kaygınız azaldığında bu belirtiler kendiliğinden ortadan
kaybolacaktır.
- Yaşadığınız olayı sizi dinleyebilecek bir yakınınızla konuşmaktan kaçınmayın.
Arkadaşlar, aile, komşularla olan olumlu ve destekleyici ilişkilerinizi sürdürün. Sosyal
destek kişilerin ruhsal travma sonrası etkilenmeleri üzerinde iyileştirici etkiye sahiptir.
Duygularınızı, üzüntünüzü bastırmaya çalışmayın. Bu olayla ilgili duygu ve
düşüncelerinizi sizi dinleyebilecek olan çevrenizdekiler ile paylaşın.
- Depremden sonra kapalı ortamlara girmek ya da kalabalık yerlerde bulunmak sizin
için kaygı verici ise kaygı düzeyiniz azalana dek tanıdığınız insanlarla bunları
gerçekleştirmeyi deneyebilirsiniz.
- Özellikle çocukların depreme ait görsellere ve videolara maruz kalmasını azaltın.
Yetişkinler bazen görüntüleri izlemek ihtiyacı duyabilirler ancak tekrar tekrar, gün
boyunca yıkım görüntülerini izlemek ruhsal etkilenmenizi arttıracaktır.
- İlk günlerde uykusuzluk, iştahsızlık, bir şey yapmak istememe, halsizlik, çaresizlik,
umutsuzluk hisleri olağandır. Bu nedenle sakinleştirici/yatıştırıcı ilaç ya da alkol
kullanmayın, uykunuz günler içinde düzelecektir.
- Bedeninizin bakımına özen gösterin. Alkol ve sigara kullanımı gibi sağlığınızı olumsuz etkileyecek baş etme yöntemlerini kullanmayın. Sizi rahatlatan şeyler her neyse
(yürümek, arkadaşlarınızla dertleşmek, ibadet, doğada bulunmak vs. ) onları yapmaya
çalışın. Çok yoğun endişe hissediyorsanız nefes egzersizleri, gevşeme egzersizleri iyi
gelebilir.
- Afet ve travmalardan sonra insanlar bir suçlu arama eğiliminde olabilirler. Söylentiler, tek bir kişi ya da grup sebebiyle bu kişileri günah keçisi haline getirecek haberler
ve dedikodulara karşı dikkatli olun.. Bu tür basit dedikodulardan doğaüstü açıklamalara kadar geniş bir yelpazede olan bu söylentiler toplumsal bölünmelere neden olabilmektedir.
Yazıda ayrıca Çocuklar için de bir bölüm ayrılmış :
Çocuklarınızın en temel ihtiyacı kendilerinin ve sizin güvende olduğunu hissetmektir.
Çocuklarınızı yanınızdan uzaklaştırmayın, beslenme, barınma, ilgi gereksinimlerini doğrudan siz karşılayın.
Çocuklarınıza yardımcı olabilmenizin ilk koşulu sizin, elinizden geldiği kadar sakin, güven verici,
tutarlı bir tutum içinde olmanızdır.
Çocuklarınızın sizin yakınlığınıza her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğunu unutmayın (bedensel yakınlığı, elini tutmayı, sarılmayı ihmal etmeyin).
Öte yandan bu yakınlığınızı aşırı bir koruyuculuğa dönüştürmeden sürdürmelisiniz. Çocuklarınıza yaşlarına uygun ve yapabilecekleri işler, sorumluluklar vermenizin onların yararına olduğunu akılda tutun.
Deprem sırasında ve sonrasında duyduklarını, gördüklerini ve yaşadıklarını anlatması yönünde
ona destek verin, anlatmaya yüreklendirin. Kaygılarını dinleyin ve yargılamadan, empatik bir şekilde cevaplayın. Anlatmak istemezse zorlamayın. Ne zaman anlatmak isterse o zaman dinleyebileceğinizi söyleyin.
Okul öncesi ve erken okul çocuklarında kötü bir olay sonrasında kendilerinin sebep olduğuna dair düşünceler olabilir, kesin olarak onların suçu olmadığını söyleyin.
Korku, kızgınlık gibi duygularını ifade etmelerine izin verin hatta yüreklendirin, ağlamalarını önlemeyin, tekrarlayan sorularına yanıt verin.
Yaşadıklarının son derece doğal olduğunu, bir hastalık olmadığını anlatın.
Çocuklarınızı rahatlatmak için “Geçti” ya da “Bir şey olmaz” demek yerine olası depremlerde yapması gerekenler konusunda bilgi verin.
Çocuklarınızın yanında depremle ilgili konuları konuşmaktan kaçınmayın.
Çocuklarınızın yanında ya da çocuklarınızla dehşet verici olaylara ilişkin detayları konuşmayın.
Olumlu bir çocuk-ebeveyn etkileşimi gerçekleştiğinde buna dikkat çekin ve diğer ebeveynleri de kendi çocuklarıyla benzer şekilde etkileşim kurmaları yönünde teşvik edin.
Çocuklarda bir krizin ardından gözlemlenen değişimleri anlama konusunda hassas olmak gerekir: Başka kimselerden korkma ve uzak durma ya da diğer çocuklarla daha fazla kavga etme gibi davranışların gerginlik nedeniyle yaşanan yaygın tepkiler olduğunu bilin.
Eğer kendinizin aşırı derecede ruhsal belirtileriniz varsa ya da çevrenizde bu nedenle çocukları ile ilgilenemeyen birisi olduğunu düşünüyorsanız hemen bir Ruh sağlığı Uzmanına başvurun.
Çok fazla etkilenen, davranış değişiklikleri azalmayıp süren ya da gittikçe artan çocuklarınızı en yakın Ruh Sağlığı uzmanına mümkünse Çocuk Ruh Sağlığı uzmanına götürün.
Evet bu güzel alıntıdan sonra çok sevdiğim bir sözle sizlere veda edeyim: “Birbirine bağlılık olmadan ,Yaşam hiçbir anlam ifade etmez. Birbirimize ihtiyacımız var ve bunu ne kadar çabuk öğrenirsek, hepimiz için o kadar iyidir…”
Hepinize sağlıklı, mutlu günler diliyorum…
9 Şubat 2022
Op. Dr. Atıl Birol