Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü üçüncü sınıfındaydık. O gün Hoca amfiye klasik ders notları yerine Pulitzer (ABD’de verilen en prestijli gazetecilik ödülü) almış bir gazeteciyi getirdi.
Tanışma ve genel sohbetin ardından arkadaşlarımızdan biri bugün de tarşılan şu soruyu sordu:
“Ülkenizin aleyhine olabilecek ya da öyle düşünülecek bir haber yakalarsanız ne yaparsanız?”
***
Pulitzer ödüllü gazeteci “Bu sorunuza dünya tarihini etkileyen gerçek bir gazetecilik olayıyla cevap vereyim” dedi.
Domuzlar Körfezi Çıkarması öncesi 1960’lı yılların başında yaşananları anlatmaya başladı.
Anlattıkları özetle şöyleydi:
1960 yılların başında Küba’da Fidel Kastro yönetime gelmişti. Soğuk savaş yıllarıydı ve Kastro ABD karşıtı bir liderdi. ABD yönetimi de onu hiç istemiyordu. 1961 yılında ABD, Kübalı Kastro karşıtları ile birlikte “Domuzlar Körfezi Çıkarması” adıyla ülkeye bir operasyon planladı. Hedef Kastro yönetimini düşürerek ABD yanlısı bir Hükümet kurmaktı. Fakat New York Times gazetesi söz konusu operasyonu haber almış ve ertesi günkü gazetenin manşeti olarak hazırlamıştı. Amerikan gizli servisi CIA da operasyon bilgisinin gazeteye sızdığını öğrenip ABD Başkanı’na durumu bildirmişti.
***
Başkan, New York Times Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni’ni arayarak şunları söyledi:
“Gizli servis elemanlarımız Küba yapacağımız çıkarmayı sizin haber aldığınızı bildirdi.
Amacımız kesinlikle size herhangi bir sansür uygulamak değil. Fakat siz bu haberi yayınlarsanız karşı tarafa hazırlık yapma şansı doğar.
Başarısız oluruz. Çok sayıda ülkemiz yanlısı Kübalı milisin yanı sıra bizim askerlerimiz ve gizli servis elemanımız ölür.
Bu bilgileri size iletme gereği duydum. Haberi yayınlayıp yayınlama kararını size bırakıyorum.”
Bu sözler üzerine genel yayın yönetmeni haberi yayınlamadı.
Pulitzer ödüllü gazeteci, “Sonra biliyor musunuz ne oldu?” oldu dedi ve olayın sonunu şu cümlelerle aktardı:
Kastro, çıkarmayı bir hafta önceden haber almış. Tüm hazırlıklarını eksiksiz bir şekilde tamamlamış.
ABD destekli çıkarma son derece başarısız oldu. Durum ABD açısından felakete dönüştü.
Küba’da rejim karşıtı yüzlerce gerillanın yanı sıra ABD askerleri ve CIA görevlileri de hayatını kaybetti.
Dahası ABD, tüm dünyaya rezil oldu. Hem başarısız hem de komplocu damgası yedi.
New York Times Genel Yayın Yönetmeni o haberi yayınlasaydı büyük bir ihtimalle operasyon bir süre ertelenecekti.
Gizlilik kurallarına daha titizlikle uyulacaktı. ABD çok daha az zaiyat verecek ve büyük bir ihtimalle çok daha başarılı bir sonuç alınacaktı.
Bu konu ABD’de uzun süre tartışıldı. Politikacı, asker ve gizli servis elemanları kadar gazeteciler de eleştirildi ve toplum vicdanında cezalandırıldı.
***
Bugün 24 Temmuz Türkiye’de sansürün kaldırılışının 115’inci yılı. “Basın Bayramı” diyenler de var ama gazeteciler açısından öyle bir durum yok.
Ama gazeteciler baskı altında olduğunda olanları hatırlamakta yarar var.
ABD’li Pulitzer ödüllü gazetecinin anlattığı gibi yüzlerce olay var. Bu olaylardan çıkarılacak da çok sayıda ders.
“Ülke için en iyiyi ve doğruyu her zaman politikacı ve askerler bilir” diye bir kural yok.
Politikacı kendi görevini, gazeteci de kendi görevini yapmalı. Ne gazeteci kendini politikacı yerine, ne de politikacı kendini gazeteci yerine koymamalı.
Ülke için en iyisi gerçeklerdir. Yani ne pahasına olursa olsun bir gazeteci insanların önüne gerçekleri koymalıdır.
Bir gün herkesin özgür bir gazeteciye ihtiyacı olur. İnsanların da ülkelerin de….