30 Ağustos 1922 destanının 98. yılını pandemi sıkıntısına rağmen coşkuyla kutladık. Belki kitlesel kutlamalar yapamadık ama içimizdeki coşkunun yansımasını sosyal medya platformlarında görmüşsünüzdür.
Bu kutlamaların bana göre en anlamlılarından birini, Egeli Gazete’nin internet haber sitesinde gördüm. Habere göre, Manisa Anemon Dağcılık Topluluğu ile Manisa Gazeteciler Derneği organizasyonuyla Manisa Şehitliği’nden ve Manisa Tarzanı olarak bildiğimiz İstiklal Madalyası sahibi Ahmet Bedevi’nin kabrinden alınan toprak, 1430 metre rakımlı Spil Dağı’nın doruğuna götürülmüş.
Çok anlamlı bir kutlama…
Bu haberden mülhem, 27 Ağustos 1922 günü yaşanan, muhtemelen bildiğiniz bir hikâyenin bilinmeyen bir yönünü kısaca anlatayım…
Görev istedi
24 yaşında, kabına sığmayan, deli dolu, gencecik İzmirli bir teğmendi Kemal.
Büyük Taarruz öncesindeki işgal yıllarında Anadolu’da yaşanan zulmü hiç içine sindiremediği için Kolordu Komutanı Fahrettin Paşa’dan aldığı izinle, emrindeki 30 süvariyle birlikte bir çete gibi Yunan hatlarına hızla sızarak düşmana büyük zayiatlar verdiriyordu.
Yunanlıların geri hatlarındaki stratejik noktalara, konvoylara ve trenlere yaptığı son derece hızlı baskınlar nedeniyle Teğmen Kemal ‘Yıldırım Kemal’ namıyla anılıyordu.
Yıldırım Kemal, yaptığı sayısız baskın nedeniyle halk arasında bir efsane durumuna gelmişti. Bu baskınlar sırasında sık sık da yaralanıyordu.
1922’nin Ağustos ayı başlarında yaptığı baskınlardan birinde yine yaralanmıştı Yıldırım Kemal. Umursamamış, ama yaraları iltihaplanmaya ve vücudu ateşlenmeye başlayınca, arkadaşlarının da ısrarıyla Konya’daki hastaneye kaldırılmıştı.
İşte o günlerde Yıldırım Kemal, hastanede tedavi görürken Büyük Taarruz başladı.
Tedavisi sürmesine rağmen hastaneden ayrılarak soluğu Kolordu Komutanı Fahrettin Paşa’nın (Altay) yanında alan Yıldırım Kemal, “Komutanım, taarruz haberini alır almaz hastaneden çıktım ve trene atlayıp geldim. Emrinizdeyim. Kılıcımı sallayarak İzmir’e en önde girmek isterim. Beni en ilerideki bir alaya göndermenizi rica ediyorum” sözleriyle görev istedi.
Paşa’nın gözyaşları
Fahrettin Paşa, heyecanını kırmayıp Yıldırım Kemal’i 2. Süvari Tümeni’nin emrine göndermişti, ama daha 2 saat geçmeden Yıldırım Kemal ve emrindeki 30 süvarinin, Küçükköy istasyonunda şehit olduğu haberi geldi. Bu acı haberi duyduğunda Fahrettin Altay Paşa’nın gözyaşlarını tutamadığı söylenir.
Bugün Yıldırım Kemal ve silah arkadaşları, şehit edildikleri yerde bulunan şehitlikte yatıyor.
Bu kahraman Türk askerinin şehadete erdiği, Küçükköy’ün ve tren istasyonunun adı o günden sonra ‘Yıldırım Köyü’ ve ‘Yıldırım Kemal Tren İstasyonu’ oldu.
Bundan birkaç yıl önce, her yıl düzenlenmekte olan ‘Büyük Taarruz Bisiklet Turu’na katılan bisikletçiler tarafından Şehit Yıldırım Kemal’in mezarından alınan bir tutam mezar toprağı, Bornova Belkahve Ata Anı Evi’ne getirilerek orada sergilenmeye başlandı.
Mutlaka gidin, görün… O bir tutam toprak parçasının anlatacak çok şeyi var…