18 Ekim 2020’de aramızdan ayrılan duayen gazeteci merhum Bekir Coşkun yıllar önce İzmir’de yaşanan bir sel felaketinden sonra “Dere kadar aklımız olsa” başlığıyla kaleme aldığı yazısında meseleyi özetlemişti.
Evren yaklaşık 16 milyar yıldır var. Dünyanın yaşı ise 8 milyar yıl.
İzmir’dekiler de dahil dünyadaki tüm dereler 8 milyar yıldır aynı yerden denizlere su taşıyor.
Milyarlarca yıllık dere yataklarının önünü son 50-60 yılda evlerle, binalarla kesip, su baskını yaşanmamasını beklemektir asıl felaket.
Sel felaketi de dahil doğal olaylardan sonra yaşananların tamamının nedeninin kentleşme sürecinde yapılan hatalar olduğu çok açık.
Bugüne kadar yaşadığımız ve bundan sonra da yaşayacağımız sel felaketlerinin nedeninin yanlış yerleşim tercihleri olduğu ortada.
İZSU’nun 20 yıl önce yaptığı bir araştırmada İzmir kent genelinde 892 irili, ufaklı derenin üzerinin kapatıldığı ve binalar yapıldığı görülmüştü.
***
Felaketlere davetiye çıkaran yerleşim kararları konusunda durum bugün de farklı değil.
Bayraklı’da depremzedeler için yapılacak kalıcı konutların yapılacağı alanının 58 can kaybının yaşandığı Laka Deresi Havzası’nda kaldığı ortaya çıktı.
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulunun hazırladığı raporda; “Bir felaketin yaraları sarılırken bir başka felakete zemin hazırlanmasın” ifadeleri meselenin ciddiyetini ortaya koydu.
O raporda şu bilgilerde verildi:
“Tam da bu sırada, tapuda orman olarak kayıtlı Bayraklı İlçesi 2261 ada 59 parselin yaklaşık 360,00 hektarı ve 14,18 hektarlık 37908 ada 2 parselin tamamının evlerini kaybeden vatandaşlarımız için kalıcı konut yapılmak üzere orman dışına çıkarılması için çalışma yapıldığı tespit edilmiştir. Söz konusu alan; Yamanlar dağından başlayan ve yaklaşık 1.750,00 hektarlık su toplama havzasına sahip Laka Deresi Havzası içinde kalmaktadır. İzmir’de 1995 yılında meydana gelen sel felaketi sonucu yitirdiğimiz 65 vatandaşımızın 58’i Laka Deresi Havzası’ndan gelen sellere kapılarak hayatını kaybetmiştir. Sel felaketinden hemen sonra dönemin orman idaresi yetkililerince yerinde yapılan inceleme sonucunda büyük felaketin yaşandığı Laka Deresi Havzası’nda yüzeysel akışın bertaraf edilmesi için hemen çalışmalara başlanmasına karar verilmiş ve erozyon kontrolü yapılması planlanan toplam 1.326,53 hektarlık hazine arazisi Orman Genel Müdürlüğü’ne tahsis edilerek orman rejimi içine alınmıştır. Çalışmalar İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin katkısıyla dönemin Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü’nce yürütülmüştür. Yapılan binlerce km. teras, yüzlerce m3 kuru duvar eşik, harçlı duvar ve tersip bendi gibi erozyon kontrolü düzenlemeleriyle, dikilen yüz binlerce fidan sayesinde yüzeysel akış kontrol altına alınmış ve olası sel felaketlerinin önüne geçilmiştir. Ancak akla ve bilime göre yapılmış başarılı uygulama sahasında aradan geçen zamanla felaket unutularak sahanın yaklaşık 74,00 hektarlık bölümü 2010 yılında şehir hastanesi yapılmak üzere sağlık bakanlığına tahsisi edilmiş ve inşaatı halen devam etmektedir. Bu defa da belirtilen alanın geriye kalan (3.753,604 m2) 375,00 hektarlık bölümü, 6831 sayılı yasanın Ek.16 maddesine göre orman dışına çıkarılarak depremzedelere kalıcı konut yapılmak üzere Toplu Konut İdaresine (TOKİ) devri yapılacaktır.”
***
Bir başka örnek de Ödemiş’te yaşanıyor.
TOKİ’nin Ödemiş Gölcük’te yapacağı konutlar için 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planlarda “dere ve dere yatağı” olan bölgenin imarı “konut” olarak değiştirildi.
DSİ’nin itiraz ettiği plan değişikliği ile 1.75 hektarlık bölümü Zeytinlik Deresi yatağında kalan 26 hektarlık alanda 468 adet konut yapılacak.
***
Örnek çok. Yaz yaz bitmez. İşte bu yüzden felaketler ve ne yazık ki acılar da bitmez.
Oysa Bekir Coşkun’un dediği gibi “dere kadar aklımız olsa” yeter.