Alaçatı’da 12.1 hektar alanda faaliyet gösteren maden ocağının işletme alanının 15.95 hektara çıkarılmasına verilen onayı 7 Mayıs tarihinde buradan duyurmuştum.
Ne yazık ki son yıllarda giderek artan sayıda taş ocağı Çevre İl Müdürlüğü’nden izin alarak faaliyet göstermeye başladı.
Daha da vahimi İzmir’in eşsiz güzelliğe sahip turizm alanlarında bile taş ocaklarının rahatlıkla izin alabilmesi.
***
İzmir Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi konuyla ilgili bir rapor hazırladı.
Bu önemli raporun ana hatları şöyle:
Ülkemizde, tüm kentlerde yapılaşma süreci son yıllarda ciddi oranda ivme kazandı. Plansız kentleşme politikaları ile gelinen süreçte tüm kentlerimiz altyapısı tamamlanmamış, çevresel ektileri planlanmamış; çok katlı binalarla sarmalanmış çarpık yapılaşma ile karşı karşıya.
Kentsel Dönüşüm süreçleri, kentlerin yüksek katlı yapılaşması gibi süreçler nedeniyle İzmir’de de şantiye görünümü ile başbaşayız.
İnşaat sektörünün geldiği süreçte altyapı işleri ve taş ocakları da en önemli sorun olarak karşımıza çıkıyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Çevre İl Müdürlüğü’nün duyurularında kentteki ÇED süreci işletilen faaliyetlerin büyük çoğunluğunun taş ocağı işletmeleri olduğunu görüyoruz.
Özellikle Kemalpaşa, Karaburun Yarımadası, Menderes Bölgelerinde; tarım arazileri, orman ve doğal sit alanlarının özelliklerini ortadan kaldıran, yerleşme alanlarına çok yakın mesafelerde, çevresel etkileri oldukça önemli olan faaliyetler ÇED sürecini olumlu olarak tamamlıyor.
***
Yerel halkın bölgesini, yaşam alanlarını koruma sürecini bu faaliyetlere karşı yürütülen mücadelelerle görüyoruz.
İzmir’de iki çimento fabrikası üretimde hammadde olarak kullandıkları kireçtaşını bölgedeki kalker ocaklarından karşılıyor. İzmir’de inşaat sektörü ihtiyacı olan taş ocağı malzemesi üretimini il sınırları içerisinde, yoğun olarak Belkahve Bölgesi, Hacılarkırı Mevkii ve Işıkkent , Manisa Turgutlu ve Kemalpaşa Bölgesi’nden temin ediyor.
Maden Mevzuatı ve Çevre Mevzuatı uygulamalarındaki sorunlar; doğru yönetilemeyen ÇED süreçleri, kontrolsüz ve plansız yapılaşma ve buna bağlı hammadde ihtiyacı için düşük maliyetler amacı ile kentin her bölgesinde açılmak istenen taş ocakları en önemli sorunlardan birisi olarak sürekli karşımıza çıkıyor.
***
Tüm sektörlerde olduğu gibi taş ocaklarında da öncelikle ihtiyaç duyulan malzemenin ve sektörün doğru yönetilmesi doğru bir planlama ile mümkün.
İnşaat sektörü, çimento fabrikaları, hammadde ihtiyacı, taş ocakları planlama sürecindeki sorunların birer halkası.
Bu noktada ihtiyaç ve gerekliliklerin kamu yararı doğrultusunda değerlendirilerek bölgesel bir planlama yapılması gerekiyor. Bu çalışmaların kente, bölgeye olan etkilerinin doğru irdelenerek orman, tarım ve doğal sit alanlarına, doğal yaşam alanlarımıza etkilerinin doğru yönetilmesi çok önemli.
Ancak mevcut uygulamalarda bu süreci yönetmek ve denetlemekle yükümlü kurumların çalışmalarındaki yetersizlikler yöre halkını yaşam alanlarını savunma mücadelesi zorunluluğu ile karşılaştırıyor.
***
İlgili meslek odasının raporu çok açık. Sit alanları, tarım arazileri, zeytin alanları, ormanlar ne yazık ki tehlike altında.
Muhteşem güzellikteki kıyılarımız ve turizm bölgelerimizde bile tonlarca ağırlıktaki dinamitlerin patlatılmasına onay veriliyor.
Anlamak mümkün değil.