Bir gazetenin can damarıdır haber merkezi ve yazı işleri…
Haber merkezinde muhabir haber yapmayı, hangi haberin ses getireceğini, doğru haber peşinde koşmayı, haber diliyle yazmayı, olay fotoğrafı çekmeyi burada öğrenir, tüm ayrıntılarıyla…
Ustaları yanı başında ona yol gösterir, habere bakışı öğretir.
Bugün devasa medya gruplarını yöneten isimler, muhabirliğin tezgahından geçmiş kişilerdir; zorlanmış, terlemiş, saldırıya uğramış ama gazeteciliğin, ömür boyu süren bir mücadele olduğunu burada öğrenmiştir.
Yazı işleri ise ayrı bir dünya…
Redaktör, muhabirden gelen haberi düzeltir, editör ise değerlendirir. Muhabir ertesi gün haberini, çok farklı bakış açısıyla gördüğünde ise, mesleğinde merdivenlerin ilk adımlarını çıkmaya başlamış demektir.
Çünkü gazetecilik bir habercilik serüvenidir. Araştırmadan, gerçeğe ulaşmadan, haber konu olan kişilerden görüş almadan yapılan haber, tek yanlıdır, tarafsızlıktan uzaktır.
Onun için yazılı basın, genç bir gazeteci adayı için öğretmendir.
****
35 yıllık gazetecilik serüvenimin 30 yılı yazılı basında, mesleğimi öğrenerek geçti. Basında 100 yaşını aşmış bir çınar olan Yeni Asır’dan ayrıldığımda ise olgun bir çınardım. Ama arayışlarım hiç bitmedi…
Olmazsa gazeteci değilim zaten… Gazetecilik yeniliklere açık olmaktır, bulduğunla yetinmemektir.
Bu yüzden muhabirlik, editörlük, yazarlık ve yayın yönetmenliği yaptığım yıllardan bana kalan en değerli hediye, bakış açımı zenginleştirme becerimdir.
İlk öğretmenim Nevzat Arı’dır… Sonra da Yılmaz Özdil…
Nevzat Arı’dan haberciliğin arka yüzüne bakmayı öğrendim. Haberin ya da haber kaynağının bize gösterilmeyen yüzünü irdelemeyi…
Yılmaz Özdil’den ise cesur haberciliği… O yıllarda Yılmaz, Yeni Asır’da Yazı İşleri Müdürü… 3. Sayfa’nın editörlüğünü bana verdiğinde şu sözünü hatırlıyorum:
“Büyük başlık kullan, haberin hakkını ver. Gözün fotoğrafta olsun sana çok şey gösterir, haber kaynağını ise gazetecilik terazinle değerlendir. Ona buna kulak asma, habere bakışında özgürsün.”
********
O gün bugündür, gittiğim her haberde, yaptığım her röportajda gazetecilik terazim devreye girdi, haberin arka yüzüne bakmayı hiç unutmadım.
Yüzlerce haber ve röportaja gittim, he birinde bu çizgiye güvendim. Haber dengedeyse görev başarılmış demektir benim için…
Yazılı basının meslek etiğidir bu…
******
Geçen gün Egeli Gazete’den ekip arkadaşlarım, -ki her biri de yazılı basında yetişmiş mesleğinin usta isimleridir-. Mustafa Yılmaz ve Şükrü Akın’la gittiğimiz bir röportaj, yaşadığım tecrübelerin ışığında genç bir belediye başkanının yaşadığı kent için yaptığı mücadelenin ipuçlarını verdi bana…
Belediye başkanlığı zor bir görev… On binlerce insanın yaşadığı bir şehrin bugünü ve geleceğine katkı koymak çok değerli bir süreç…
Hele bu süreci doğup büyüdüğün bir kent için işletiyorsan…
Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel, sözünü ettiğim kişi… Kendisiyle 3 yılını değerlendireceği basın toplantısının öncesinde buluşma imkanımız oldu.
Çünkü bu basın toplantılarının, başkanların gerçek yüzünü, aklından geçenleri ve amaçlarını ölçmede yetersiz kaldığını düşünenlerdenim… Fazlasıyla şov nitelikli…
Yüzlerce kişiyi ağırlayan bu tür etkinlikler, konsantrasyondan uzak oluyor, bir hengamedir gidiyor, çoğu zaman da kontrolden çıkıyor.
Benim mesleğinden öğrendiğim, her gerçeğin yüz yüze ortaya çıkması… “Bir insanın mimikleri, gözleri, konuya hakimiyeti karşısındaki insana çok şey anlatır” derdi Sermet Öge ustam…
*************
Sayın Sengel, siyasetin içinden gelme bir başkan… Bu yüzden hitabet gücü yüksek… Yıllarca partisinin Selçuk teşkilatında, belediye meclislerinde görev almış, sorunları yakından tanımış, çözüm önerileri sunmuş, takibini yapmış bir isim…
Selçuk’ta doğup büyümekten gurur duyduğunu söylüyor sık sık…
Yaklaşık 2 saat süren röportajımız sırasında pek çok şey konuştuk kendisiyle…
Örneğin en çarpıcı mücadelesini Efes için verdiğini söylerken, hiçbir ayrıntıyı atlamadı… Mimikleri, gözleri ve heyecanı çok şey anlattı bizlere…
Bir konuyu anlatırken, gözlerinin içine bakan insanın cesur olduğuna inanırım ben… Kaçıran ise sahtekar..
Şöyle diyor Başkan:
“Belediye başkanı olduktan sonra eski meclis kararları ve yazışmalara bir baktım. 1989’da belediyemizin logosu belirlenmiş. Belediyemizin logosu “Efes Selçuk” olarak yapılmış. Ancak kimse kamuoyuna sunmamış. Ben sadece “bu logoyu okuyalım” dedim. Yani olay tamamen sahiplenme üzerine. Biz de o ikilemi ortadan kaldırıp ‘Efes bizim ilçemizdedir’ ilkesiyle hareket ettik. Hakkımızda soruşturma açıldı. Çok mücadele verdik ve kazandık.”
Bu mücadelesini anlatırken, gözlerinin iç gülüyordu…
İhtiyaç sahibi insanlar için düzenlenen ‘Efeslim kart’ projesini yorumlarken, “çocukların ‘Bunu bana belediye değil, babam verdi’ diyebilme hassasiyetini koruduk’ diyor, tanık olduğu bir olaydan dolayı da hüzünleniyor.
Efes Selçuk, çok geniş ve verimli topraklara yayılmış, İzmir’in nadide bir ilçesi… Tarımı, tarihi, ekonomisi ve turizmiyle cennet bir köşe, deyince gerisi başkandan geliyor.
“Göreve başladığım ilk günlerde Ziraat Mühendisleri Odası ile işbirliği yaptık ve üreticiye eğitim verdik” diyor ve ekliyor:
“Gıda egemenliği, doğru tarım teknikleriyle üretilen ürünleri tüketmek çok önemli. Biz ilk olarak temiz toprak ve temiz su ile başladık. Doğal tarıma geçiş yöntemlerini bulmamız gerekiyordu. Belediyemize ait arazileri tarıma açtık. Yerel tohumları bulduk. O yerel tohumları üretmeye başladık. Şimdi örneğin süpürgemizi bile kendimiz üretiyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet Köyleri Projesi’nden esinlenerek bir sistem kurduk.”
“Şu antik kanal projesine durumda” der demez de kaşları çatılıyor Başkan’ın:
“Şu anda müteahhit konkordato ilan etmiş durumda. Orası o şekilde kaldı. Bilimsel altlığı olduğuna inanmıyorum. Bu arada oraya iki mendirek de yapılacak. Ulaştırma Bakanlığı ihaleye çıkacak. Ama daha çıkmadı. Hani kum havuzunu deşersiniz deşersiniz bırakırsınız ya. İşte öyle bir durumda.”
Başkan Sengel, seçim vaatlerinin yüzde 60’ını gerçekleştirdiklerini söylüyor ve ekliyor:
“Daha yapacak çok işimiz var. Kararlılıkla ilerliyoruz. Efes Selçuk bizim onurumuz.”
**********
Bana kalırsa, Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel, heyecanlı, tutarlı ve iddialı bir kişilik…
‘Selçuk’a kadın eli değdi’ dedirtecek projelere imza atmış…
Bir kişi hakkında, hele bu koca bir kentin sorumluluğunu üstlenmiş bir başkansa, kesin bir yargıdan uzak durmalı ve beklemeli, diyor mantığım.
Ama daha önce söylediğim gibi, edindiğiniz ipuçları size doğru yolu gösteriyor.
Benim tespitime göre, Filiz Başkan, ilçesinde ‘sakin bir güç’ ve doğru adımlarla ilerliyor. Adı gibi toprakla buluşan bir filiz, bir bitki sürgünü gibi…
Haklı olup olmadığımı zaman gösterecek.
————
Hürol Dağdelen
hurol90@gmail.com