Böyle bir günde bu da nereden çıktı diyeceksiniz. Konu ilerledikçe ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Bütün canlılar gibi insanların da yaşayabilmeleri için birinci koşul beslenebilmeleri. Bu açıdan bakıldığında gıda ve bu gıdaların elde edilme sürecini kapsayan bitkisel ve hayvansal üretim yani tarım insanlık için yaşamsal bir faaliyet olarak karşımıza çıkıyor.
İnsanoğlunun geçirmiş olduğu avcılık ve toplayıcılık döneminden sonra başlayan tarımsal faaliyetten ilk zamanlarda beklenen: beslenme, barınma ve giyim gibi gereksinimleri karşılaması olmuş, ancak aradan geçen zaman içerisinde tarım bu ihtiyaçları karşılamak dışında da bir takım görevler üstlenmiş.
Bu görevler arasında; ulusal gelire, dış ticarete, işgücüne ve kalkınmanın finansmanına katkı sağlaması, sanayiye hammadde üretmesi bulunuyor. Bu görevler göz önüne alındığında tarımın, bir ülke için ne kadar önemli ve stratejik olduğu daha iyi anlaşılıyor.
Korona günlerinde tarım…
Covid-19 salgını gıda tedarik zincirinin birinci halkasını oluşturan tarımın ne kadar önemli olduğunu hatırlattı. Bunu veteriner hekimler, gıda mühendisleri, köylüler, tarım-veteriner-gıda teknikerleri-teknisyenleri ve liberal olmayan ekonomistlerle birlikte ziraat mühendisleri de çok iyi biliyorlar. Yüksek maliyetleri ileri sürüp, üretim değil de ithalattan yana olan liberal ekonomistlere de pandemi tarımın değerini göstermiştir umarım.
Türkiye’de ilk covid-19 vakası görüldüğünde ve ilk sokağa çıkma yasağı getirildiğinde insanlar sağlık ürünleri, temizlik ürünleri ve gıda raflarını boşalttılar. Sağlık ürünleri ile temizlik ürünleri dayanıklı dolayısıyla depolanmaya uygun oldukları halde, gıdaların raf ömürleri çok daha kısa. Raf ömürleri bitince tüketici yenilerini almak durumunda. Yani gıdada sürekli bir talep bulunuyor.
Arz talebe yetmiyorsa ülkeler bunu karşılamak için ithalat yapmak zorunda kalıyorlar. Dışa bağımlı talep ülkelerin gıda egemenliğinin yitirilmesine neden oluyor.
Bu nedenle pandemi sırasında birçok ülke tarımsal ürün ihracatını ya durdurdu ya da sınırlama getirdi. Bugün paranız olsa bile bazı ürünleri satın alamıyorsunuz. Diyelim pandemi uzun sürdü ve bu süre içerisinde evde de, işte de olsanız beslenmeniz yani gıda satın almanız gerekiyor. Size gereksinim duyduğunuz gıdayı Fransız ya da Brezilyalı değil kendi çiftçiniz getirecek. Bu da yerli üretimin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Tarım ve gıdadaki yapısal/eknolojik problemler halledilirse, gelişmiş hatta gelişmekte olan ülkelerdeki pandemi sonrası oluşacak olan gıda talepleri ve dünya stok/kullanım oranlarındaki azalma nedeniyle Türkiye tarımda önemli bir ülke olabilir.
Bunun için tarıma daha bir sarılmak gerekiyor. Köylünün daha fazla gelir sağlaması için maliyetlerinin azaltılması ve daha fazla destekleme bir planlama dahilinde yapılmalı. Her ürüne özellikle de stratejik ürünlere daha fazla destek verilmeli. İlçe bazlı kooperatifleşmeleri desteklenerek, hatta zorunlu kılınarak, robotik tarım teknikleri ile verim arttırılmalı.
Tarımın sosyoekonomisi
Türkiye’de 82 milyon vatandaşı, 4 milyon Suriyeliyi, 50 milyon turisti doyurması, sanayiye hammadde sağlaması, ihracat yoluyla ülkeye döviz getirmesinin yanında tarımın sosyoekonomik önemi de bulunuyor. Köyden kente göçü, dolayısıyla da üreticilerin tüketici durumuna düşmesini önlüyor, salgınlarda bulaşmalara karşı daha kapalı kalıyor, dayanışma kültürünü yaşatıyor, aileleri parçalanmaktan, gençleri kötü alışkanlıklardan kurtarıyor.
Bunların yanı sıra ülkenin üretim hafızasını da muhafaza ediyor. Örneğin bugün yeniden yerli tütün üretim alanları açılsa ve üretim yapılmak istense bunu kim yapacak? Yerli tütün tohumu kaldı mı ki? Tütün üretimi yapanların bir kısmı vefat etti, kalanlar da yaşlandılar ve artık tarlaya gidemiyorlar.
Prof. Dr. Harun Raşit Uysal
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
E mail: harunrasituysal@gmail.com