Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü…
Kadının, verilmeyen hakkına, erkekle eşit olmayan çalışma hayatına başkaldırının adı… Eşit işe, eşit ücret mücadelesi…
20. yüzyılın başlarında emeklerinin karşılığını alamayan kadınların direniş yaptıkları günün anısına, o mücadeleyi onurlandırmak adına kutlanan bir gün…
Zaten bakın tarih sayfalarına, kadınlar hep direnişçidir, özgürlükçüdür…
Kendisi olmasa da, erkeğine destek veren, yönlendiren hep kadındır… Üstlendiği her rolü, başarıyla oynar ve değer katar….
Eş, sevgili ve annedir kadın…
Öğretmen, doktor, mühendis, hastabakıcı, memur, üretici, mimar, müteahhit, ebe, hemşire, iş kadını, sekreter, gazeteci, yazar, pilot, itfaiyeci, asker, savaşçı ve turizmcidir.
Mücadeleden hiç yılmaz.
Bakan, milletvekili, şarkıcı, opera sanatçısı, oyuncu, söz yazarı, besteci, yorumcu, garson, aşçı, sayfa sekreteri, editör, şoför, madenci, ormancı, işletmeci, pastacı, patron, yönetici, yönetmen, film artisti, fotomodel ve mankendir. Mesleğinin hakkını verir…
****
Bu meslekler daha çoğaltılabilir.
Ve hepsinde kadının adı var, emeği var…
Erkekle hep omuz omuza:
Üstelik erkekten daha fazla, erkek çoğu zaman sıkılır, işinde değişikliği sever; o bırakmaz, inatçıdır, emeğini kimseye yedirmez.
Eşi tarlada bir sigara içimi köşeye çekilip kaytarmayı kendine hak görse de, köylü kadını bunu bilmez. Emekçinin şahıdır kadın, benzersizdir…
Yöneticiyse de aynı, memursa da… İşi geliş gidişi düzenlidir, dakika sapmaz. İşini iyi yapar…
Çünkü bilir ki, bu rekabetçi ortamda, en çok onun yerinde birilerinin gözü vardır.
Öğrenciyse, üniversite sınavına kadar, okulların göz bebeği kızlardır.
Çünkü, her zaman her sınıfın birincisi genelde kız çocuklarıdır…
Erkeği zaptetmek, ders çalışmaya konsantre etmek zor olsa da; kızlar, bu işi daha ilkokulda çözer…
Erkek arkadaşından daha iyi, daha başarılı olmak zorundadır.
Yaşamsal içgüdüsü, daha o yaşlarda “mücadele etme” kodludur.
***
Engellilerin yanında olan hep kadındır, hayvanların da…
Kedi ve köpeklerin en yürekli ve cesur koruyucuları kadınlardır.
Bugün hayvanlar özgüvenli dolaşıyorsa aramızda, mutlaka kadın eli değmiştir.
Onları sevgi aşılayan, güven veren kadınlardır…
Çocukları için, sevdikleri için, en çok mücadele eden, en çok kaygı duyan kadındır.
Erkek evladı için, “O kadar düşünme, bırak ne isterse yapsın” dese de, kadın olayın peşini bırakmaz; öncelikle annedir, sevgi yüreğidir.
Sinema bu kadar cezbediciyse nedeni kadındır, tiyatro ve opera bu kadar keyifliyse sopranoların hakkı ödenmez.
Bu kadar çok izlediğimiz dizilerde bile kadın yoksa, bir önemi, bir cazibesi yoktur.
Çünkü kadının duygusal zekası müthişdir, üstüne yoktur.
***
Ve de kadınları dizelerinde en güzel anlatan Nazım Hikmet gibi:
Ve kadınlar, bizim kadınlarımız:
Korkunç ve mübarek elleri, ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve karasabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız…
***
Bilir misiniz, kadına en çok ne yakışır; özgürlük… İşte o zaman erkeğin aklı, sağ kolu ve yüreğidir.
Ve emekçi kadınlar bu dünyanın geleceğine ışık tutandır.