31 Mart yerel seçimleri ile ilgili olarak gerek gazete yazılarımda gerekse televizyon programlarımda yeterince yorum yaptım. İşin özü yirmi iki yıldır girdiği her seçimi kazanan AK parti ilk defa yenilgiye uğradı. CHP’nin genç lideri Özgür Özel partinin oyunu yüzde 38 ile 1977 seçimlerinden sonraki en yüksek düzeye çıkardı. Burada Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş faktörünü unutmamak gerekiyor. İki belediye başkanı aldıkları yüksek oylarla yüzde 38’e bir hayli katkı koydular.
Gelelim Avrupa’daki seçimlere…
Almanya’da sosyal demokratlar, İspanya’da da, Avrupa tipi eski Moskova’nın etkisinde olmayan, sosyalistler iktidardalar.
İlk seçim İngiltere’de yapıldı ve seçimi 14 yıl sonra İşçi partisi kazandı. Gerçi seçim sistemi sayesinde aldıkları oydan daha fazla sandalyeye sahip oldular. Bu da İngiltere’de ırkçılığın geriletilmesi anlamına geliyor. Muhtemelen sağduyulu İngilizler bu sonuçla rahat bir nefes almışlardır.
Ve Fransa…
İngiltere’deki seçimler ne kadar rahat geçtiyse, Fransa’daki tam tersi oldu. Daha önce Avrupa parlamentosu için yapılan seçimleri birçok ülkede olduğu gibi Fransa’da da aşırı sağcılar kazanmışlardı.
Bu durum 1789’da ihtilal yapan ve eşitlik-özgürlük-kardeşlik diyen bir halk için bence utanç vericiydi. Irkçı Ulusal Birlik Partisi Başkanı Le Pen seçim sonuçlarından son derece memnundu.
Bu sonuçların üzerine Cumhurbaşkanı Macron, parlamento seçimlerini yenileme kararı aldı. İlk turda faşistler seçimleri önde tamamladı ancak hiçbir parti çoğunluğu sağlayamadı. Sonuç ikinci turda belirlenecekti bu turda Fransa ya utanacak ya da başı dik duracaktı.
Seçimlerin ikinci turunda sosyal demokrat, sosyalist, Marksist-Leninist, Maoist partiler olmak üzere bütün sol birleşerek “yeni halk cephesini” oluşturdular ve seçime böyle girdiler. Sonuç zafer. Her ne kadar partiler ve ittifaklar tek başlarına meclis çoğunluğunu sağlayamasalar bile halk cephesi ve Macron’un partisi birlikte koalisyon kurabilirler ve sol cepheden bir başbakan olur. Bunun sinyalleri de gelmeye başladı bile.
Faşistler oylarını arttırdılar…
Diğer yandan kaybetmelerine rağmen bütün Avrupa’da ırkçı faşist partilerin oylarını arttırdıkları görülüyor ve bu da eski kıta için gelecekte birçok olaylara gebe olabilir. Her şeye rağmen İngiltere ve Fransa’da ırkçılığa karşı tepkili olanların sandığa gitmeleri, yeni yabancı seçmenler ve Türkiye’deki yerel seçimlerin etkisi olduğuna inanıyorum.
Türkiye solu önümüzdeki cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde Fransız solu gibi davranmalı ve bir ittifakla seçime gitmeli diye de düşünüyorum.
Gelelim İran seçimlerine…
Cumhurbaşkanlarının helikopter kazasında can vermesiyle İran’da erken seçim yapıldı ve seçimi reformist Pezeşkiyan kazandı. İran’da seçime girecekleri mollalar karar veriyorlar. Daha önceki seçimlere alınmayan Pezeşkiyan’a bu sefer onay çıktı. Mollaların izin vererek seçime giren ve kazanandan ne kadar reform beklenir, bekleyip göreceğiz.
Pezeşkiyan ilk demecinde siyasilerin kürsü arkasında sözler verip, tutmadıklarını kendisini ise sözlerini yerine getireceğini söyledi. İnternet yasağını kaldıracağız dedi ve en önemlisi de kadınların zorla başlarının kapatılmasının doğru olmadığını söyledi.
Özellikle başörtüsü ile ilgili hamlelerini ne derece ileri götürebilir. Bundan iki sene önce yüzlerce kadın ve erkek bu yüzden ya öldürüldüler ya da asıldılar. Bu yasağın kalmasına mollalar ne diyecekler? Yoksa bu da kürsünün arkasında söylenenle mi kalacak, bekleyip göreceğiz.
Özellikle bu konu hassas ve ülkeyi içi savaşa da sürükleyebilir. Burada yeni başkanın reformları acele etmeden, önceden kamuoyu oluşturarak yapması gerektiğini düşünenlerdenim.
Bekleyip göreceğiz…
Prof. Dr. Harun Raşit Uysal
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Yönetim Kurulu Üyesi