İzmir’de Seferihisar açıklarında meydana gelen ve büyük acılara neden olan 6.9 büyüklüğündeki depremin üzerinden 116 gün geçti.
118 can kaybı yaşandı.
Büyüklerin yaptığı hatalar nedeniyle sadece büyüklerin değil çocukların da tonlarca ağırlıktaki kütleler altında, enkazın içindeki görüntülerini gözyaşlarıyla izledik.
Boğazlar düğümlendi, yürekler yandı. 30 yıl, 40 yıl, 50 yıl önce yapılan yanlışlara isyan ettik.
Yaşanan o acılardan sonra sandık ki 30 Ekim bir milat olacak.
En azından İzmir’in 1/100 binlik planlarında bile gösterilmeyen fay hatlarının hangi yerleşim birimlerinden geçtiği belirlenecek.
Riskli alanlar için hemen çalışma başlatılacak. Yapılaşmamış yerler için hızlıca özel tedbirler uygulanacak.
Acilen kentin tamamında parsel parsel zemin etütleri yapılıp, riskler belirlenecek.
Mevcut yapı stoklarının teker teker risk analizleri yapılıp, sahipleri bilgilendirilecek. Sorunlu binalar için yerel ve genel yönetimler acil çözümler üretilecek.
Kentte imar yoğunluğunu arttıran plan değişiklikleri hemen durdurulacak. Bir metrekare bile beton artışına izin verilmeyecek.
Ama öyle olmadı. Hatta tam tersi yapıldı.
Sanki İzmir Birinci Derece Deprem Kuşağı’nda değilmiş her an 7.5 büyüklüğüne kadar deprem ihtimali yokmuş gibi kararlar alındı.
***
Birkaç çarpıcı örnek vermek gerekirse;
Özelleştirme İdaresi Mersinli’de 50 yıl önceye kadar Halkapınar Gölü olan dolgu alandaki Karayollarına ait 8181 metrekare araziyi 9 kat imar vererek sattı.
Buca İnönü Mahallesi’nde 7777, 7778 ve 7779 ada 1 nolu parsellerde jeolojik etüt raporlarında “taşıyıcı zemin niteliği taşımıyor” şeklinde ifade edilen alanlara 5 katlı ticaret ve konut merkezi imarı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce onaylandı.
Çeşme’den Urla’ya kadar olan alanda yoğunluğu 10 kat artıracak plan çalışmaları başlatıldı.
***
Dahası deprem sonrasında şaşılacak şekilde çözüm önerisi olarak imar yoğunluğunun arttırılması gündeme getirildi.
Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi bunun asla bir çözüm olmayacağını vurguladığı açıklamasında önemli bir ayrıntıya dikkat çekti.
2018 yılı TÜİK verilerine göre İzmir’de 38 bin ikincil konut olmak üzere 2 milyon 651 konut bağımsız birim var. Hane sayısı ise 1 milyon 401 bin 278.
Bu verilere göre 729 bin 370 boş konut olduğu görülüyor.
Boş konut stoğu fazlası yaklaşık 2.milyon 200 bin ilave nüfusa yetiyor.
Yani 4.2 milyon kişinin yaşadığı İzmir’de yaklaşık 6.5 milyonluk nüfusa yetecek kadar konut var.
Özellikle deprem sonrası binlerce İzmirli fahiş fiyatlarla ev ararken 729 bin 370 bin konutun boş görünmesi elbette kapitalizmin acımazlığı.
Ama ortada çok açık bir gerçek var.
Şu anda mevcut planlarda yer alan ama henüz inşaatı başlamamış alanlar da düşünüldüğünde İzmir’de neredeyse 10 milyonluk nüfusa yetecek kadar bir yapılaşma alanı var.
Zaten bilimsel meslek odaları da defalarca bu duruma açıkça ifade etti.
Hal böyleyken yoğunluk artışlarının getirilmesi ya da yeni alanların imara açılmasının hiçbir bilimsel açıklaması yok.
Tabii tek derdiniz rant değilse. Onun da bilimle ya da çözümle bir alakası yok.