“Önemli olan yaşamak değildir, başarmak hiç değildir.
Önemli olan insan kalmayı bilmektir.”
(George Orwell)
Kilosu 100’ün çok çok üzerindeydi.
Son zamanlarda, biricik eşi Ayla’yı kaybettikten sonra her türlü hastalıkla yakından dosttu.
Ama elinde simgeleşen bastonuyla kent adına
düzenlenen etkinliklerin hepsinde vardı.
Meslek Büyüğümüz Gürkan Ertaç,
onu şöyle tanıtırdı;
‘’İzmir’in ölüsüne dirisine hizmeti sürdürüyor.
Görevlerini tanımlayabilmek çok zor.
İzmirli Sivil Toplum Lideri mi desek,
Türkiye’nin kültür-sanat elçisi mi?
Gazeteci/Yazar- Stratejik İletişim ve Organizasyon
Sistem Uzmanı, aynı zamanda.
Ve de İzmirlilerin
kurduğu nadir önemli derneklerden İZFAK’ın
(İzmir İl Fakirlerine Yardım Derneği)
uzun yıllardır başkanlığını yapıyor,
yoksullara giyecek, yiyecek ve
sünnet imkanı yardımlarında bulunuyor.’’
*
Tam 40 yıldır tanırdım Sancar Maruflu’yu..
Nam-ı diğer
‘’İzmir Baba’’yı..
İlk tanışmamız; ‘’Boksör ’’lakaplı İhsan Alyanak’ın
belediye başkanlığı dönemindeydi.
Sancar Baba, belediyenin Basın, Halkla
İlişkiler ve Protokol Müdürü’ydü.
Hiç unutmam; fuarda bir etkinlikte
gazeteciliğe başladığımı, üniversite öğrencisi olduğumu,
sarı basın kartımın da henüz gelmediğini
öğrenince belediyenin bu durumdaki
gazetecilere tanıdığı paso imkanından
söz etmiş, ertesi gün de yanına çağırıp kartımı çıkartmıştı.
Ben teşekkür ettiğimde de Şekspir’in sözüyle karşılık vermişti;
“Madem kardeş olarak geldik dünyaya, önde veya arkada değil; gidelim el ele,
yan yana!”
**
Sakıp Ağa’nın
(Sakıp Sabancı) çok ünlü bir sözü vardır;
‘’Sancar Maruflu’yu İzmir’in kedileri bile tanır” diye.
İzmir’de otobüse binersiniz karşınızda oturuyordur.
Pasaport-Karşıyaka vapurlarında herkesin sevgilisidir.
Tramvayın Çankaya Durağı’ndadır,
bir bakarsınız metroda!
Mutlaka çevresi sarılıdır.
Biriktirdiği anıları asla bitmez!
Ayrı acılar ve ayrı sevinçlerini paylaşmıştır dostlarıyla.
*
Bu yazıyı kaleme alırken;
“Bin Yıllık Dostu” Okan Yüksel Ustam’ı aradım. Kahrolmuştu.
Önce bir
Hilmi Yavuz dizeleri okudu;
“hüzün ki en çok yakışandır bize
belki de en çok anladığımız
biz ki sessiz ve yağız
bir yazın yumağını çözerek
ve ölümü bir kepenek gibi örtüp üstümüze
ovayı köpürte köpürte akan küheylan
ve günleri hoyrat bir mahmuz
ya da atlastan bir çarkıfelek
gibi döndüre döndüre
bir mapustan bir mapusa yollandığımız”
Sonra hastaneye kaldırıldığı günden beri hiç uyuyamadığını, hep Sancar Baba’yı düşündüğünü aktardı.
Konuşurken boğazı düğümleniyordu Okan Baba’nın da.
“Bana
Sancar Maruflu’yu anlatsana’’ dedim.
İşte Ustam ve işte ‘’İzmir Baba’’;
‘’Dostlar, arkadaşlar vardır gün gün,
ay ay, yıl yıl birlikte yaşamış, sevinci ve
hüznü paylaşmış, iyi günlerde de,
kötü günlerde de yan yana omuz omuza olmuşsunuzdur.
Ama, ‘hadi anlat dostunu, arkadaşını’ dendiğinde
uzunca bir duraksama yaşarsınız.
Anlatacak, yazacak o denli olay ve
konu vardır ki, hangi birinden başlamak gerektiğinde zorlanırsınız.
Sancar böyle dostlardandı.
Dostluk ve arkadaşlık tarihimizde sevinçler de vardır, hüzünler de.
Ama hep aynı yürek kulvarında yaşamak koşuluyla!
Gençliğinde pisinlerde yüzdü, pistlerde koştu;
sonra gazetecilik, belediyecilik,
halkla ilişkiler uzmanlığı…
Bir gönül adamıdır!
Çok yaşta yüklendiği önemli apoletler
onu hiçbir zaman şımartmadı, uğraş verdiği
her alanda ‘önce insan’ kişiliğiyle hep önde gelen oldu.
Çelebi ve insan yanı ile
çilelerini kimseye yansıtmamış,
kurulduğu zirveleri de hep dostlarıyla paylaşmıştır.
Vefadır o, yürek işçisidir!
En çok sevilendir o!
Asla unutulmayacak!
İyi ki yaşadı, iyi ki bizimleydi.
Sonsuz uykuya gidenlerin ışığı hiç kararır mı?”
*
O, gönül adamı…
8500 yıllık kadim kentin şaşmaz belleği…
İzmir aşığı…
68 Kuşağı’nın simge ismi…
Türkiye sevdalısı… Tepeden tırnağa
kuvvacı, katıksız Atatürkçü, Cumhuriyet ilke ve değerlerinin yılmaz savunucusu…
Ve…
Dillerden hiçbir zaman düşmeyecek bir destan adamıydı Sancar Maruflu!..
**
Sancar Baba,
İzmir Baba…
Hep gülümseyen, gülümseten yüzünle Dünya’yı güzelleştirendin. Güzel uyu…
İzmir’imizin ve ülkemizin başı sağolsun..
Güle güle Sancar Baba.
Yüreğimizin en güzel penceresinde yaşayacaksın.