İzmir’in 3 yıl 3 ay 24 gün süren esaretinin son günüydü. 9 Eylül 1922 sabahı Türk birlikleri biri Manisa diğeri Belkahve’den olmak üzere iki koldan taarruz başlattı. Saat 07.45’i gösterirken Birinci ve Tümenlere bağlı 14. ve 20. Süvari Alayları Bornova’nın doğusundan ve güneyindeki yol üzerinden ilerleyişe başladığında Yunan askerleri de direnişe geçmişlerdi.
Birinci Bölüğün başında sonradan mezar taşına “Bornova’nın Kurtarıcısı” şeklinde yazılan “Albay İbrahim Hakkı Ergin Akın” vardı.
Saat 00. 09’da çatışmalar Bornova’nın içlerine kadar sirayet etmiş adeta sokak çarpışmalarına dönüşmüştü.
Büyük Cami’nin arkasında kalan Meyhane Boğazı denilen sokakta ve Bornova İstasyonu civarında iki askerimiz şehit düşmüştü.
Üçüncü Bölüğün de hücuma katılmasıyla Yunan askerleri püskürtülmüş, istasyon binası ele geçirilmiş ve düşman Mersinli istikametinden Alsancak Limanı’na doğru kaçmaya başlamıştı.
***
Büyük Cami’ye çekilen Türk Bayrağı zaferin müjdesini veriyordu. Bütün Bornovalılar sokaklara dökülmüş kahraman Türk askerini kucaklamak istese de, günler süren kovalamaca sonunda üstü başı toz toprak içinde kalmış, elbiselerinin yırtıklarından esmerleşmiş tenleri görünen süvariler at üzerinden inmeden ikram edilen sudan birkaç yudum aldıktan sonra dörtnala İzmir’e doğru koşularını sürdürdüler.
Ancak Yunan askerleri kaçarlarken artlarını yangın yerine çevirmişlerdi. Bornova merkezi ve köyleri de bundan nasibini almıştı.
Bornova nahiyesinde 7 okul, 2 cami ve mescit, 1 fabrika, 7 mezarlık, 4 hane, 4 çiftlik yakılmış ve tahrip edilmişti.
Her şeye rağmen Batı Cephesi Komutanlığı karargahı Bornova’ya taşındı Büyük taarruzun son bölümü buradan idare edildi.
***
Mustafa Kemal Paşa’nın otomobili güçlükle ilerlemiş ve nihayet Nif’e(Kemalpaşa) varmıştı.
Mustafa Kemal İzmir’in “ha şuracıkta” olduğunu Belkahve’den bütün kentin görüldüğünü öğrenince kısa bir süre de olsa bu güzel diyarı seyre karar verdi.
Bu günkü anıtın bulunduğu yere saat 18.00’de varmıştı. “Düşman savaş gemilerinin boylu boyun uzandığı masmavi İzmir Körfezi birdenbire gözlerine firuze bir mucize gibi çarpmıştı.
Şaşırmışlardı. Sanki Akdeniz Ankara’nın yanı başına gelmişti. Bir haykırış derin sessizliği bozdu: “Deniz…Deniz…”
İzmir bütün heybetiyle sanki bir adımlık mesafeye sokulmuştu. Sanki beklenmedik bir anda önlerinde bitmişti. Duygu ve düşünce yığınları arasında bu güzel güneşe ve onun kızarttığı güzel kente bakıp kalmışlardı.
Bu sessizlik uzun sürmedi. Mustafa Kemal yanındakilere dönerek:
“Eğer bu güzel şehre bir şey olsaydı, çok üzülürdüm” dedi.
Araştırmacı Yazar Türkmen Parlak’ın “İşgalden kurtuluşa, Yunan Ege’den nasıl gitti” adlı kitabında Mustafa Kemal’in 9 Eylül günü İzmir’e gelişi böyle anlatılıyor.
***
15 Mayıs 1919’da gazeteci Hasan Tahsin’in ilk kurşunu ile başlayan
Kurtuluş Savaşımız, 9 Eylül’de 1922’de Türk Ordusu’nun İzmir’e girişi ile nihayetlendi.
Tam da 98 yıl önce bugün.
Dünyada çok az kent İzmir kadar bir milletin kaderini etkiledi.
Kurtuluş Savaşımızın başladığı ve müjdeyle nihayetlendiği kent oldu İzmi