Dünyanın çağdaş bütün ülkelerinde terör de dahil tüm sorunlar demokrasiyle çözüldü. Başta şehit ve gazi aileleri olmak üzere toplumun büyük çoğunluğunun “Bebek katili” olarak gördüğü Abdullah Öcalan’a büyük tepkisi var. Üstelik daha önce bu denendi. Öcalan’ın mektubu Diyarbakır meydanında okundu. Ama sonrasındaki süreçte işler daha da kötüye gitti. Denenmeyen bir tek demokrasi kaldı. Bir kez de tam demokrasiyi deneyin. Kimse demeden, kimsenin onayını almadan Türkiye’nin her yerinde insanları daha özgür hissettirecek kararları almanın önünde ne engel var ki?
Sebep her ne olursa olsun, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yaptığı “Abdullah Öcalan” çıkışı son 40 yılın en radikal siyasi olayıdır.
Şurası açık ki bundan sonra Türkiye’de siyasi söylemler ve saflar bir daha asla eskisi gibi olmayacak.
Türkiye’nin ultura milliyetçi partisi bu konuda en devrimci görüşü ortaya koydu.
Artık yaydan çıkan okun geri dönmesi olanaksız. Mevlana’nın dediği gibi, “Dün, dünde kaldı cancağazım, şimdi yeni bir şeyler söylemek lazım.”
Bahçeli’nin söylediklerini onaylayan da var, çok fazla ileri gittiğini söyleyen de. Ama hakkını verelim Türkiye’nin bir numaralı sorunuyla ilgili yeni şeyler söylemenin yolunu sonuna kadar açtı.
***
Bu anlamda Bahçeli’nin hamlesi çok çok önemli. Ama yöntem elbette tartışılır.
Her şeyden önce neden ille de bu meseleyi kişiler üzerinden halletme çabası var? Onu anlamak mümkün değil.
İmralı, Edirne ya da Kandil üçgeni konuşuluyor. İstihbarat görevlileri belki perde arkasında bu görüşmeleri sürdürebilir.
Ama neden açık politikada bu kez de kişilere ya da herhangi bir örgüte başvurmadan doğrudan demokrasi denenmiyor?
Diyarbakır Cezaevi’nde 1980 sonrası yaşananlar olmasıydı bu sorun bu kadar yakıcı hale gelir miydi?
1990’lı yıllarda “Beyaz Toroslardakiler” sorgusuz sualsiz can almasaydı, bugün çok başka konuları konuşuyor olur muyduk acaba?
İnsanlara dışkı yedirilmesiydi farklı bir Türkiye olur muydu?
Bugün TRT bile Kürtçe kanal açarken, 35 yıl boyunca Kürtçe kaset yasaklanmasaydı nasıl olurdu?
Ahmet Kaya’ya “Kürtçe kaset yapmak istiyorum” dediğinde çatal yerine gül atılsaydı durum değişir miydi?
***
Her yerel seçim sonrası halkın oylarıyla seçilen belediyelere mahkeme kararı bile olmadan kayyum atanmasa mesela.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin iki kez serbest bırakılması yönünde karar verdiği Selahattin Demirtaş’ın yargılanmasını modern hukuka göre yapılsa.
Halkın oylarıyla seçilen TİP Hatay Milletvekili Can Atalay ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararına uyulup milletvekilliğine izin verilse.
Dünyanın tüm çağdaş ülkelerinde terör de dahil tüm sorunlar demokrasiyle çözüldü.
Başta şehit ve gazi aileleri olmak üzere toplumun büyük çoğunluğunun “Bebek katili” olarak gördüğü Abdullah Öcalan’a büyük tepkisi var.
Üstelik daha önce bu denendi. Öcalan’ın mektubu Diyarbakır meydanında okundu. Ama sonrasındaki süreçte işler daha da kötüye gitti.
Denenmeyen bir tek demokrasi kaldı. Bir kez de tam demokrasiyi deneyin.
Kimse demeden, kimsenin onayını almadan Türkiye’nin her yerinde insanları daha özgür hissettirecek kararları almanın önünde ne engel var ki?
İnsanların da toplumların da hayatındaki sorunlar kişilerin sözleriyle düzelmez.
Ancak hayatlarını özgürleştirecek ve adaleti sağlayacak anlayışlarla düzelir.
Bari bunca acıdan sonra bir kez olsun deneyelim.