İlk öğrencilerimizin yaptıkları fedakarlıkların anılarım arasında özel bir yeri vardır. Teker teker bizlerle beraber didindiler. Boş zamanlarında inşaatlarda bile çalıştılar. Tatillerde yanımızdan ayrılmadılar. Noksanlıklar için şikayette bulunmaktansa onların giderilmesinde çalıştılar.”
Yukarıdaki satırlar Ege Üniversitesi’nin ilk kuruluş günlerinde yaşananları anlatıyor. Anlatanlar da iki efsane hoca. Prof. Dr. Vamık Tayşi ve Prof. Dr. Muhittin Erel.
Zor günlermiş…
2005 yılında yayınlanan “Kuruluşundan Günümüze EÜ” adlı, o günleri yaşayanların anılarının bir araya getirildiği kitap tarihe güzel bir kayıt olmuş. Bu anılar oradan…
Ege Üniversitesi’nin kuruluş günlerinde yaşanan onca telaşın, kargaşanın arasında bir başka hikaye daha yaşanıyordu. Hem de günümüze kadar süren bir hikaye…
Ege Üniversitesi 1955 yılında faaliyete geçmişti ama açılış töreni 9 Mart 1956 günü yapılıyordu. Tören için Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes de Bornova’daydı.
Galvanizli saç barakalar ve derme çatma da olsa o güne yetiştirilen bir kaç bina gezildi. Açılış yapıldı.
Son bir iş daha kalmıştı. O günün anısına bir de zeytin fidanı dikildi.
İşte o zeytin fidanının hikayesi bu…
Ege Üniversitesi ile birlikte zeytin fidanı da büyüyordu. Aradan 4 yıldan biraz daha fazla zaman geçmiş artık minik bir ağaç olmuştu. Takvimler 27 Mayıs 1960 gününü gösteriyordu.
O zeytin fidanını diken Adnan Menderes ve Celal Bayar için kara günler başlamıştı. İhtilal günleriydi.
İşte 27 Mayıs İhtilali’nin olduğu o günlerde ilk cezayı Adnan Menderes ve Celal Bayar tarafından dikilen o gariban zeytin ağacı çekti.
Bir sabah bir kaç öğrenci günün psikolojik ortamının da etkisiyle henüz dört yaşında olan zeytin ağacına, kâh tekmeleyerek kâh ellerindeki kesici aletlerle kesmeye çalışarak zarar vermeye başladılar…
Zavallı zeytin ağacı perişan olmuştu…
O esnada oradan geçmekte olan bir hocaları olanları fark edince “Halinize bakın. Bir de müspet ilim okuyorsunuz. Onlar ne yaparsa yapsın, günahı ne ki hıncınızı bu zavallı zeytin ağacından çıkarmaya çalışıyorsunuz” şeklinde öğrencileri payladı. Öğrenciler utanıp çekilip gittiler.
Kaderin şu cilvesine bakın ki hikayeyi dinlediğim kişinin anlatımına göre o zeytin ağacına eziyet eden öğrencileri azarlayıp utandıran hoca daha sonra 1960 devriminin kurucu hükümetinde görev alanlar arasında yer aldı.
Aldığı onca yaraya rağmen, o zeytin ağacı hayata tutunmayı başardı. Yine şenlendi, yine meyveler verdi.
Ama zeytin ağacının çektiği çileler bitmemişti. Yaşadığı o kötü günün ardından 10 yıl geçti.
1970 yılında bir gün yine o zeytin ağacı dikkatsizlikten midir yoksa kasten midir bilinmez, çatır çatır yakıldı.
“Bu sefer kurudu gitti artık” denilmişti ama kapkara, kupkuru bir daldan ibaret kalan o zeytin ağacı “ölmez ağacı” adını sonuna kadar hak edercesine yeniden canlandı…
Yıl oldu 2018… Hayata tutunmanın gerçek bir örneği olan o zeytin ağacı bugün tüm gücüyle toprak anaya tutunmaya kök salmaya dal vermeye devam ediyor. Çok uzakta değil… Görmek için Bornova Metro Durağının yanıbaşındaki Bilgisayar Mühendisliği Bölümü binasının bahçesine kadar gitmeniz yeterli…