Bu sıralar süt ve ürünleri medyada çok alıcı buluyor. Uzman olan genellikle de olmayanlar süt ile ilgili konuşuyorlar. Konuşmalar daha çok sütü itme ivmesinde gerçekleşiyor. Maşallah medya da onlara iyi çanak tutuyor. Konuşanlar neredeyse süt ve ürünlerini günah keçisi yapmış durumdalar.
Sanırsınız bütün hastalıkların kaynağı süt ve ürünleri tüketimi. Kolesterole, kas
erimelerine vs.neden oluyormuş. Halbuki tereyağı daha yeni aklandı. Yıllarca tereyağını kolesterol yapıyor diye kötüleyip, margarini öve öve bitirememişlerdi. Bu sayede Marshall yardımından itibaren halkın yağ tüketme alışkanlıklarını değiştirdiler. Şimdi “hay Allah yanılmışız” diyorlar.
Gelişmiş ülkeler okul sütü programlarıyla çocuklara süt içme alışkanlığı kazandırırken bu ülkelerden Türkiye tüketicileri için “süt içmeyin” önermeleri geliyor. Ne kadar ironi değil mi?
Türkiye’de süt içme alışkanlığı bulunmuyor. İnsanlar sütü genellikle yoğurt, ayran olarak yani ürün olarak tüketiyorlar. Bu ürünlerde tüketim miktarı örneğin AB’nin ilerisindeyken, tereyağı, süttozu, koyulaştırılmış süt, dondurma ve peynir tüketimi hayli gerisinden gidiyor.
Yeni bir paragraf açacağım için içme sütü yani pastörize ve dayanıklı (UHT) süt tüketimlerini bunların arasında saymadım. Paketli içme sütü tüketimi AB’nin çok çok gerilerinde. Süt genellikle evlerde kaynatılıyor ve o şekilde içiliyor. Hatta bunun en sağlıklı süt olduğu konusunda kamuoyunda bir hemfikirlik gözleniyor. Halbuki böyle sütlerde uzun süreli kaynatma neticesinde besin maddeleri kayıpları yaşanıyor.
Toplumun geleceği için sağlıklı çocuklar yetiştirilmesi son derece önemli. Bunun için öncelikle okul sütü programlarını yeniden başlatılması gerekiyor. Geçen yıla kadar Tarım ve Orman Bakanlığının sadece ikinci dönemde uyguladığı okul sütü bu yıl kaldırıldı. Programın önümüzdeki yıldan itibaren uzun soluklu olarak iki dönem için de uygulamaya konulması gerekiyor.
Okul sütü projesi bir yandan çocukların protein, kalsiyum ve enerji ihtiyaçlarını karşılarken, diğer yandan onlara süt içme alışkanlığı kazandırıyor. Böyle programlardan geçen çocuklar ömürleri boyunca süt içiyorlar.
Bir de gıda derneklerinin, süt ile ilgili organizasyonların süt ve ürünleri ile ilgili yanlış bilgilerle mücadele etmesi gerekiyor. Bu bağlamda medya da üzerine düşeni yapmalı, sadece algı yaratanları değil doğruları söyleyenleri de sayfalarına ya da ekranlarına taşımalılar.
Bugünden tezi yok…
Prof. Dr. Harun Raşit Uysal
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi
harunrasituysal@gmail.com