İzmir’in 35’inci Başkanı Tunç Soyer 8 Nisan Pazartesi günü Mazbatası’nı alarak göreve başladı. Mazbata töreninde söylediği şu sözler önemliydi:
” Gerçekten çok büyük bir gurur. Bugün aynı zamanda İzmir’in efsane belediye başkanlarından rahmetli Ahmet Piriştina’nın doğum günü. Bu vesileyle onun efsanesine de sahip çıkacağını söylemek isterim.”
Soyer’in daha göreve başlamadan daha mazbatasını aldığı anda Ahme Piriştina ve onun efsanesine vurgu yapması tarihe not düştü.
***
Tunç Soyer’e bu sözleri söyleten Ahmet Piriştina 1999 Nisan Ayı’nda Başkan seçildi.
Göreve geldikten sadece 6 ay sonra Marmara Depremi yaşandı. Belediyenin neredeyse tüm iş makinelerini personeliyle birlikte afet bölgesine gönderdi.
Kendisi de o bölgeye giderek bir hafta hayat kurtarma çalışmalarına katıldı. İş makineleri 4 ay daha orada kaldı. Döndüklerinde yoğun çalışma nedeniyle çoğu bozulmuştu. Tamiratları aylarca sürdü.
Ardından 2001’de Türkiye tarihinin en büyük krizlerinden biri patladı. Yerel yönetimlerin kaynakları yarıdan fazla oranda tırpanlandı. Ayrıca dış kredi almaları da neredeyse imkansız hale getirildi.
***
İlk günden itibaren yoğun bir çalışma temposuna girdi. İşbaşı yaptığı 1 Nisan 1999 tarihinde Konak Vapur İskelesi’nden Güzelbahçe’ye kadar olan alanda bir metre Büyük Kanal borusu döşenmemişti.
Elbette kendisinden önceki başkanlar da bu proje için çok çaba harcamışlardı. Ama bitmesi için çok eksik vardı.
Sadece 3 yılda bu bölgede boruları tamamlamakla kalmayıp Güzelbahçe’de Ege Ordu Komutanlığı’nın yanındaki alanda bir de paket arıtma tesisi bitirdi.
Büyük Kanal Projesi 3 Kasım 2002 tarihinde devreye alındı. Körfez evsel ve sanayi atıklardan kurtuldu.
Ama bu yeterli değildi. Çünkü yılların ihmali sonucu Meles Deltası’nda devasa bir çamur yükü oluşmuştu. Kokusu İzmir’in üçte birini etkiliyordu.
Dahası İzmir’in merkezine Bornova ve Karşıyaka yönünden gelenler ilk olarak bu kokuyla karşılaşıyordu.
Ekibiyle birlikte özel bir proje geliştirdi. Çamurun üstünü membran denen siyah bir madde ile örttü. Üzerini de yeşillendirdi.
Birkaç ay sonra o bölgenin üzerinde mangal partisi verildi.
***
İzmir’in büyük sorunlarından biri de Kordon meselesiydi. Şimdilerde Kordon meselesi denince akla uygunsuz kurulan ‘tenteler’ geliyor.
Ama o gün Kordon meselesi deniz kıyısına SİT olmasına rağmen yapılması planlanan ama mahkeme kararlarıyla durdurulan 6 şeritli yol için oluşturulan dolgunun ne olacağıydı.
Sadece bu kentin değil, tüm Türkiye’nin en prestijli alanlarından biri olan Kordon yıllar boyu büyük toprak yığınlarının altında mezbelelik halde kalmıştı.
Kordon’a el attı. Mezbelelikten harika bir alan oluşturdu. İçine de Türkiye’nin sembol meydanlarından biri haline gelen Gündoğdu’yu yaptı.
18 yıldır tüm siyasi parti liderleri mitinglerini bu meydanda yapıyor. Tüm büyük gösteriler bu Meydan’da gerçekleşiyor.
***
Önemli bir mesele de kentin hemen her yerini su basmasıydı. Bu yüzden onlarca can yitirilmiş, büyük maddi zararlar oluşmuştu.
Sorunu kaynağında ele aldı. Derelerin en yüksek noktalarından aşağılara kadar ‘su tutucular’ yaptı.
Bu sayede ani yükselmelerde suyun aşağılara ulaşması önlendi.
Kent içinde de pek çok yere ızgaralar koydurdu. Bu ızgaralar yüzey suyunu çekerek asfaltın üzerinde kalıp birikmesini önledi.
Su baskınları elbette yine oldu. Ama zararı yüzde 90 oranında azaldı. Can kayıpları hemen hemen hiç yaşanmadı.
Aliağa-Menderes arasındaki 80 kilometrelik hattın metro standartlarına çıkarılması projesini hazırlattı.
Devlet Planlama Teşkilatı onay vermediği için kredi alamadı ve çok istediği projenin yapımı gecikti.
Ama bana sorarsanız en büyük projesi ÜNİVERSİADE(Dünya Üniversitelerarası Spor Oyunları) oldu.
Olimpiyatlardan sonra dünyanın en büyük organizasyonu olan ÜNİVERSİADE’nin ev sahipliğine talip oldu ve kazandı.
“İzmir yapamaz” deyip, vazgeçirmeye çalışanlar vardı. Ama o bu kente güveniyordu. Kendi ömrü yetmedi ama İzmir bu organizasyonu mükemmel şekilde gerçekleştirdi.
Bu sayede kentin kendine güveni geldi. ÜNİVERSİADE’ye yapılan ev sahipliği EXPO için referans oluşturdu. İzmir EXPO’ya aday oldu ama kaybetti.
***
Değişik bir insandı. Alsancak’ta büyümüştü ve varlıklı bir aileye mensuptu. Ama gençliğinde Türkiye İşçi Partisi(TİP) üyesiydi.
Hatta öyle ki TİP Başkanı Behice Boran’ı İzmir’e geldiğinde havaalanından hep o alırdı.
Bazıları onun Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na paraşütle indiğini zanneder. Ama öyle değildi.
TANSAŞ Genel Müdürlüğü, EBSO Meclis Üyeliği, Büyükşehir Belediyesi Meclis üyeliği ve milletvekilliği görevinden sonra belediye başkanı oldu.
Yani kentin çöp, kanal, asfalt sorunlarını da biliyordu ekonomiyi de. Siyasi formasyonu kadar kültür ve sanat konularında da etkindi.
Yaşar Kemal, Rutkay Aziz, Yaman Okay, Altan Erkekli, Metin Akpınar yakın dostlarıyla. Aziz Nesin Çeşme’de onun evinde vefat etmişti.
Ahmet Piriştina ,“İzmir için ölürüm” derdi. İzmir için görevdeyken genç yaşta vefat etti.
İzmirliler sevgisini ve vefasını göstererek ona “Efsane Başkan” lakabını taktı.
***
Tunç Soyer’in Ahmet Piriştina’yı daha göreve bile başlamadan hatırlaması ve onun yolundan gideceğine vurgu yapması İzmir’in önümüzdeki döneminin nasıl olacağı konusunda önemli ipuçlarını veriyor.