“Ağladığım senin içindir
Güldüğüm senin için
Öpüp başıma koyduğum
Ekmek gibisin.”
Şiirleri büyüleyici ozandır o!
Onun için de kolay okunur, kolay ezberlenir, eskimez dizeleri.
Rahat anlatımı vardır.
Konuşur gibi yazar şiirlerini.
Ona “Titiz Şair” de derler.
Zarif benzetmeleri vardır.
Samimiyet saçar duygu ve düşünceleriyle…
Yalın, akıcı ve Anadolu Türkçesi’ni benimsemiş bir üsluba sahiptir Cahit Külebi!
Halk şiirini, çağdaş şiiriyle mükemmel şekilde yedirmesini bilendir.
Kendisini en çok Karacaoğlan’a yakın hissetmiştir, hatta kendini “Karacaoğlan’ın bacanağı” olarak ifade eder.
**
Yurt, insan ve doğa sevgisini işler usta şair.
“Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!Benim doğduğum köyler de güzeldi,
Sen de anlat doğduğun yerleri,
Anlat biraz!” yazmıştır
“Hikaye” de.
O “Hikaye” ki, karısına ithaftır!
Yurt ve insan sevgisi eş tutulmuştur.
“Hikâye” başta olmak üzere, Azerbaycan’dan Makedonya, Kazakistan’a; Kosova ve Romanya’dan Bulgaristan ve Kuzey Kıbrıs’a dek birçok ülkede şiirleri çevrilmiş veya yayımlanmıştır.
**
“Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda” da
ndandır “Hürriyeti sen yaydın içimize,
Halkçıyız dedin halk içinden,
İnançta hür yetiştirdin bizi,
Borçluyuz sana ta derinden!
Devrimlerle yüceltti, çok yüceltti,
Bu milleti temiz ellerin.
Sana borçluyuz ta derinden
En büyüğü Mustafa Kemallerin” dizeleri.
Destandır bir anlamda.
Nevit Kodallı da bu eserden esinlenerek Atatürk Oratoryosu’nu bestelemiştir.
Ya; “Atatürke Ağıt”ın bu dizeleri;
“Savaştepe köprüsünden geçen tirenler
Sel olur İzmire akar.
İzmirin denizi kız, kızı deniz
Sokakları hem kız hem deniz kokar.”
Asla unutulmaz asla!..
**
“Kamyonlar kavun taşır ve ben,
Boyuna onu düşünürdüm,Kamyonlar kavun taşır ve ben,
Boyuna onu düşünürdüm,
Niksar’da evimizdeykenKüçük bir serçe kadar
hürdüm.”
“İstanbul” şiirinin bu unutulmaz dizeleriyle ilgili “Kozbeyli Bilgesi” Yazar Şair Hüseyin Yurttaş, Külebi’ye sormuştur;
“Burada ‘ve ben’ sözcükleri , aslında ikinci dizenin başında olmalı değil mi? Okurken öyle okumuyor muyuz?
Neden onları yukarıdaki dizede bıraktınız?”
Cahit Külebi’nin yanıtı “Ben doğaçlamacı bir ozanım.
Şiiri içimden geldiği gibi dizeleştiririm.
Dilime, kalemime öyle gelmiş, öyle yazmışım.
Önemli olan şiirin bütünü içinde sözcüklerin yerli yerine yerine oturmasıdır.” olur.
“Şiir Üstüne’sinden de bir bölümü okuyalım:
“Şiirin bütün bu koşullar içinde en ilkel, en yalın, en öz bir sanat türü olarak kaldığını söylemek yanlış olmaz. Buna koşut olarak şiir, insanın kendi anadilinin çalgısında söylenen bir türkü olduğu düşünülebileceği gibi, gerçek şiirin de ulusal çalgıyla çalınan bir ezgi olduğu da düşünülebilir. Bu yüzden şiir, bütün ilkelliğine. kuralsızlığına, başıboşluğuna karşın, sanatların insana en yakını ve belki de en soylusudur!..”
**
Nâzım Hikmet, Can Yücel, Attilâ İlhan, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Melih Cevdet Anday, Bedri Rahmi, Cahit Sıtkı, Orhan Veli gibi Türk şiirinin yıldızlarındandır Cahit Külebi de…
Doruktadır, günceldir şiirleri…
Şiirin yaşamda karşılığının olması gerektiğini hep savunmuştur.
O, “güzel söz ustası” şairdir!..
Haziranda öleceğini bildirgesine 1938’de yazmıştır “Rüzgar” şiirini;
“Her akşam bulutlar
Bilmez telaşımı,
Her akşam bulutlar.
Belki de haziran
Bulacak naaşımı,
Belki de haziran.
Bir gün geleceğim
Alıp şu başımı
Bir gün geleceğim.”
23 yıl olmuş bugün yıldızlara yoldaşlığı…