Eminim çoğunuz ilk defa duyacaksınız ama 1-8 Mart Deprem Farkındalık Haftası olarak kabul ediliyor.
Oysa hafta boyunca bu konu İzmir’de de Türkiye’de de neredeyse hiçbir şekilde kamuoyunun gündemine gelmedi.
Birinci Derece Deprem Kuşağı’ndaki bir ülkede böyle bir haftada bile konunun farkında olamayışımız vahim bir durum. Oysa ciddi bir risk söz konusu.
Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer’in hazırladığı rapor riskin ne boyutta olduğunu ortaya koyuyor.
***
Birçok kişinin İstanbul depreminden bahsettiğini ancak İzmir’de meydana gelebilecek yaklaşık 6.5 büyüklüğünde bir depremin daha ciddi sıkıntılara neden olabileceğini vurgulayan Öziçer şu bilgileri veriyor:
“Belki İzmir’in tektonik yapısından kaynaklı bir İstanbul depremi kadar büyük bir deprem beklenilmiyor ancak risklerimiz fazla. Yerleşimin en fazla olduğu yerlerde zemin çok kötü. Yapılarımız yaşlı, bir de kaçak yapılaşma olunca riskler artıyor. Sayıştay verilerine göre İzmir’de yapıların yüzde 65’i kaçak yapılmış.
Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın tespitine göre İzmir’de yapıların yüzde 60’ı riskli. Mühendislik hizmeti almamış onbinlerce bina var.
Son 3 yılda İzmir’de meydana gelen 5.0 ve üstü büyüklükteki depremlere dikkat edersek tümü İzmir Körfezi’nde ve Ege Denizi’nde oldu. Bu bize çok güzel bir uyarıda bulunuyor. O da İzmir Körfezi’nin fokurdadığıdır. ‘gel beni incele, gel beni araştır’ yoksa sizin başınıza bela olacağım diyor.
Başta MTA ve DEÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü olmak üzere birçok araştırmacı tarafından yapılan çalışmalar sonucunda; İzmir Kent Merkezi ve çevresinde karada belirlenen diri fayların dışında İzmir Körfezi’nin içinde, Gülbahçe Körfezi’nde ve Foça açıklarında yapılan jeofizik çalışmalarla, deniz tabanında izleri gözlenen ve gömülü birçok faydan oluşan 4 diri fay zonunun belirlendiğini söyleyebiliriz.
***
Aynı sismik çalışmalar kapsamında deniz tabanında gaz çıkışlarının konumları belirlendi. Bu noktaların özellikle fayların hareketliliğinin izlenmesi açısından büyük önem taşıdığını biliyoruz. İlerleyen dönemde mutlaka deniz tabanına yerleştirilecek cihazlar ile oluşturulacak olan sürekli izleme istasyonları yardımıyla takip edilmesi gerekiyor.
Ayrıca Uzun Ada’nın hemen doğusunda bulunan ve İzmir Fayı ile Uzun Ada Fayı’nın arasında kalan bir alanın halen çalışılmadığı ve mutlaka incelenmesi gerektiğini vurguluyoruz.
Hepimiz İzmir’in gelişmesini istiyor ve bu konuda projeler üretiyoruz. Ancak İzmir’in en büyük gerçeği deprem kenti olmasıdır. Bu gerçekle yaşamayı bilmemiz gerektiğidir. Bundan dolayı İzmir için yapılacak tüm yatırımlarda mühendislik yapılarının güvenliği için bunların gerek karada gerekse denizde uygun Jeofizik yöntemlerle incelenip ona göre projelerin üretilmesi şarttır.
Bir diğer tespitimiz de sahte zemin etüt raporlarında artış olmasıdır. Bu durum ancak belediyelerin daha fazla jeofizik mühendisi istihdamı ile önlenebilir.
Önemli olan bir diğer konu ise deprem anında doğru davranış şeklini yaparak riskin azaltılabilmesidir. Bu kapsamda depremler meydana gelmeden önce alınması gereken tedbirler, deprem anında doğru hareketler ve deprem sonrasında insanların, neler yapması gerektiği konusunda da bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır
Afet sonrası toplanma alanları da çok önemli. Bu alanlar mutlaka günün koşullarına göre revize edilmelidir.
Mahalle muhtarları ile işbirliğine girilip mahalle mahalle Toplum Afet Gönüllüsü ekiplerinin oluşturulması sağlanmalıdır.”
***
Bilimsel çalışmalar, araştırmalar, raporlar ortada. Risk çok fazla.
Deprem Farkındalık Haftası’nda da konuşulmayacaksa bu konular acaba ne zaman gündeme gelecek?
Oysa Türkiye için belki de en hayati konu deprem gerçeği.