Özellikle 16’ın yüzyıldan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nda yeniçeriler, padişah ya da sadrazamların yaptığı yeniliklere karşı “İstemezük” diye bağırarak ayaklanırmış.
Bu durum 1826’da İkinci Mahmut’un Yeniçeri Ocağı’nı kanlı bir şekilde ortadan kaldırılmasına kadar devam etmiş.
Fakat attıkları slogan bugün bile bazı şeylere karşı duruş sergileyenleri anlatmak için neredeyse sosyolojik bir kavram olarak kullanılıyor.
Kavram son 25 yıldır İzmir’de bazı projelere karşı çıkan sivil toplum örgütlerinin temsilcileri için sık sık dile getirildi.
Özellikle de Kent Plancıları, Mimarlar, İnşaat Mühendisleri Odaları gibi teknik meslek odaları temsilcileri için.
Son 30 yıldır onları kent yöneticileri pek sevmedi. Bir de, İskoç İktisatçı Adam Smith’in 250 yıl önce açıkladığı ‘bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ ilkesini körü körüne savunanlar geçinemedi onlarla.
Onlara ‘hamam böcekleri’ diyenler de oldu, vatan haini ilan edenler de.
Hatta bir dönem “İstemezükçülerin” hapse atılmasını isteyenler bile oldu.
****
Oysa hepsi okumuş çocuklar. Aralarında en düşük tahsile sahip olanları üniversite mezunu, çok sayıda doktora yapan ve profesör olan da var.
Ayrıca hepsi de meslek sahibi. Mimar, mühendis, şehir plancısı, avukat ya da doktor olarak topluma büyük hizmetleri dokunuyor.
Aslında “istemezükçü” diye itham edilen teknik meslek odası temsilci ve üyeleri yeniliklere en açık kesim.
İstemedikleri ve karşı çıktıkları ise; planlama ilkelerine, akla, mantığa ve bilime aykırı olarak ortaya atılan projeler.
İşte bu yüzden de açtıkları hemen hemen her davayı kazanıyorlar. Çünkü onlar dava açtıkları konuların uzmanları.
Hem eğitimini aldıkları hem de her gün fiili olarak çalıştıkları konularla ilgili fikir ileri sürüyorlar.
Üstelik bağlı bulundukları meslek odaları da yarı kamu kurumu niteliğinde.
Yani söyledikleri sözler, açtıkları davalar bir anlamda resmi görevleri.
***
Bir de “isterüzükçüler” var. Onlar, Konak Meydanı’na bile çok katlı yapı kondurmak istiyor.
Mübalağa ettiğimi sanmayın. Yaklaşık 20 yıl önce İzmir’de “istemezükçü” dedikleri insanlar karşı çıkmasıydı, bugün Konak Meydanı’nda Saat Kulesi’ne 50 metre mesafede çok katkı bir yapı bulunacaktı. Adı da “Galeria” olacaktı.
Bugün böyle bir yapı yoksa “istemezükçü” diye itham edilenler sayesindedir.
Çünkü onlar yürüttükleri mücadele ve açtıkları davalar sonucunda Konak Meydanı’nın yapısının bozulmamasını sağladılar.
Tuhaf olan ise “isterüzükçülerin” de çoğu zaman kentteki aşırı betonlaşmadan şikayet etmeleri.
Örneğin Birinci Kordon’daki çok katkı yapıların çirkinliğinden, İzmir’in simgelerinden biri olan imbatı kestiğinden isterüzükçüler de çok şikayetçi.
Yani 50-60 yıl önce de “istemezükçüler” olsaydı, Bostanlı’dan Üçkuyular’a kadar Çin Seddi gibi yapılar engellenseydi bugün “isterüzükçüler” de çok memnun olurdu.
***
İzmir’in son 30 yılı özetle aşağı yukarı bu mücadelelerle geçti. Ama 31 Mart’ta göreve başlayan Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer bu konulardaki ezberleri bozdu.
Adaylığı döneminde de 7.5 aylık başkanlığı döneminde de sivil toplum örgütleriyle ve özellikle de bilimsel meslek odalarını önemseyen, dahası onları işin içine hatta icraatların tam da göbeğine yerleştiren bir anlayışı benimsedi.
Daha ilk aylardan Kültürpark’ta “ortak akıl” toplantıları düzenlemeye başladı.
Kenti yönetenlerle bilimsel meslek odaları başta olmak üzere sivil toplum örgütleri arasındaki gerginlik ve bunun neden olduğu zaman kaybı ortadan kalktı.
Bu işin bir yönü. Sinerji kaybının ortadan kalkmasından sonra fiziki projeler de birbir ortaya çıkmaya başladı.
Daha önce Halkapınar ile Karabağlar arasında Metro Projesi’nin 2 yıl içinde hayata geçireceği zaten açıklanmıştı.
***
Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer önceki gün katıldığı Raydo Pause’nin programında da önemli fiziki projeler açıkladı.
“Bu konuda yapacağımız çok şey var” diyen Soyer, “ Bir kere alt geçitler var. En az 13 alt geçit yapacağız. İlk olarak Alsancak Garı’nın orada olacak. Aslında Hocazade Cami’den başlayarak Havagazı’na geçen bir altgeçit olacak. Üstü kent meydanına dönüşecek. Bunun gibi 12 tane daha var, ihale hazırlıkları sürüyor. Çiğli Tramvayı Cumhurbaşkanlığı’nın onayını bekliyor. Tüm eksikleri tamamlandı. Finansmanı ve projesi hazır. Hemen başlayacak durumdayız. Buca Metrosu ilgili Cumhurbaşkanlığı’ndan onay geldi. İhale hazırlıkları devam ediyor. 2020 yılı içerisinde ihalesini yapacağız. Görev sürecinde bu metroya binmek istiyoruz. Deniz seferlerini çok hızlandıracak çalışmalarımız var. Yeni iki tane feribot alıyoruz. Yeni iskeleler yapıyoruz yeni seferler koyuyoruz. Çok yapılacak iş var. Her biriyle ilgili de süreç devam ediyor” dedi.
İzmir’in raylı sistem ağı konusunda zaten uzun süredir önemli çalışmalar yapılıyordu. Öyle görünüyor ki uzun süredir ihmal edilen kent merkezindeki araç trafiğinin çözümü sorunu için de şimdi kollar sıvanmış durumda.
Dahası yıllarca bilimsel meslek odalarının söylediklerine önem verenler için ortaya atılan, “Bunlar sadece eleştirir, proje üretemez” eleştirisi de büyük ihtimalle tarihin çöp tenekesi gitme yolunda.
***
Kısa sürede yaşanan gelişmeler ezberleri bozmaya başladı. Kentte yaşayan herkesin iyiliği için umarım bu anlayışın ve icraatların devamı gelir.