Belediyelerdeki usulsüz harcama iddialarına yönelik başlatılan soruşturmaların yol açtığı partiler arası kavganın işgal ettiği gündeme bu hafta yeni maddeler eklenecek.
İlki Avrupa Birliği’nin Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’i Yunanistan’ın deniz yetki alanında gösterdiği harita.
Mustafa Kemal Paşa başkomutanlığındaki Türk ordularının canları pahasına kurtardığı vatanın her karışını kutsal sayanların yüreğini sızlatan o belge…
Savaşın yanı sıra yoksullukla mücadele etmiş bir halkın kazanımlarını uluslararası platformda hiçe sayan haritaya Dışişleri Bakanlığımız bir açıklamayla tepki göstermiş ve “ülkemizin haklarının ihlal edilmesine müsaade edilmeyeceğini” vurgulamış.
Diplomatik saygınlığın, siyasi, ekonomik, askeri güç ve prestij ile sağlandığı görüşünden hareketle harita konusunun ana akım medyada çok uzun süre yer tutmayacağı öngörülebilir.
Çünkü tıpkı halkın yaşadığı ekonomik sıkıntılar gibi bir vicdan sızısının daha üstü, kara para aklayan sosyal medya fenomenlerinin tutuklanması, kumar bağımlısı ünlülerin yakalanması gibi ana akım medyadaki magazin haberleriyle örtülebilir.
Dikkatimizi dağıtan bu haberler, bizi hiç sorunumuzun olmadığı bir simülasyonda yaşadığımıza bile inandırabilir…
SİZ ATATÜRK’Ü SEVEN BİRİ OLARAK LİYAKATA KAVUŞABİLDİNİZ Mİ?
Türkiye simülasyonunda rahat yaşamak için belirli şartlar var ama…
Mesela, aileden kalma yüksek geliriniz olmalı.
Yoksa Atatürk’ü seven, ordusuyla kurtardığı ve halkıyla yücelttiği vatanı kutsal bilen bir yurttaş olarak hak ettiğiniz unvana, mevkiye, gelire, kavuşma imkanınız yüzde 1 bile değil. Hele bir partinin üyesi değilseniz imkansız ötesi…
Mecbursunuz, ataların kanlarıyla sulanan bu toprakları çıkarsız sevmenin bedelini ödeyeceksiniz.
FETÖ’cülerin eliyle zamanında hapse tıkılmış Atatürkçü subaylar kadar olmasa da sıkıntı çekeceksiniz. Belli siyasi gruplara yakınlığı nedeniyle eğitimsiz, yetersiz kişilerin sizin ya da çocuklarınızın yöneticiliğinizi yaptığınızı göreceksiniz.
Hatta, bir kamu kurumunda çalışıyorsanız, çalıştıysanız Fesli Kadir’in salık verdiği gibi 10 Kasım’da saat 09.05’te tuvalete gidenlerle bile karşılaşabilirsiniz.
Ama Atatürk’ü, atalarını, vatanını seven ve herhangi bir siyasi partiyle üyelik, yakınlık ilişkisi bulunmayan sade bir yurttaşın liyakata ulaştığını göremeyebilirsiniz.
Denedim, oradan biliyorum.
Yine de umut bu ya, 2024 yılı Kara, Hava ve Deniz Harp okullarından birincilikle mezun olan kadın teğmenleri görünce Ata’mızın işaret ettiği aydınlık günler için hevesleniyorum.
SİZ NİYE ATATÜRK’ÜN ASKERİ DEĞİLSİNİZ?
Umutlar, Türkiye’de Kara Harp Okulu mezuniyet töreni sonrasında “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atıp kılıçlı yemin eden yeni mezun teğmenler hakkında başlatılan soruşturma ile yarım kalıyor.
Çünkü okul birincisi o aydınlık teğmen Ebru Eroğlu’na ordudan ‘ihraç talebi’nin tebliğ edildiği haberleri gündemdeki yerini alıyor.
Soruşturma nedeni kılıçlı yemin olarak gösteriliyor. Oysa CHP’nin neredeyse her yerde kullandığı, hatta sömürürcesine anlamını tükettiği, siyasi anlam yüklediği, kimi görüşlere göre de arkasına saklandığı “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganının da en az kılıçlı yemin kadar teğmenlere yönelik tepkide etkili olduğu düşünülüyor.
Bir grup, ihraç edilmeleri durumunda Ebru Eroğlu ve pırıl pırıl arkadaşlarına CHP’de politika yaparak hayatını kurtarmaları önerisinde bulunuyor.
Şüphesiz aynı grup, vatansever gençleri eleştirirken FETÖ’nün hain darbe kalkışmasında vatanı koruyan Atatürkçü subayların tartışılmaz rolünü unutuyor.
Hain kalkışma gibi Türkiye aleyhine çizilen haritalarda, ateş çemberi Orta Doğu bataklığından sıçrayabilecek yangınlarda en güçlü dayanağımızın Mustafa Kemal’in geleneğini yaşatan ordu olduğunu da…
Ve onun emanetini gönlünde yaşatmak uğruna siyasilerce hakkı yenilen milyonlarca yurttaşı ise hiç hatırlamıyor.
Sonuç olarak,
Türkiye’de Atatürk’ü sevenlerin derdi, tasası hiç bitmiyor.