Mercimeği, nohutu, pirinci ve kuru fasulyeyi bile ithal ediyoruz.
İthal ürünler olmasa ekmek bile yapamaz durumdayız. Çünkü, buğday da dışarıdan geliyor.
Eskiden sadece muz yabancı ülkelerden gelirdi.
Şimdi hemen hemen tüm meyvelerde ithalat var. Güney Amerika’dan elma, Çin’den sarımsak bile getiriyoruz.
Yağlı tohumlar, ayçicek, mısır ve soya da önemli bir ithalat ürünümüz.
Üstelik ne yazık ki aldıklarımızın önemli bir bölümü de genetiği değiştirilmiş ürünler.
Yılda yaklaşık 2 milyon ton soya tüketiyoruz. 1 milyon 950 bin tonunu ithal ediyoruz.
Mısır ithalatımız ise tam 1 milyon ton.
Ne yazık ki pamuğu da ithal ediyoruz. Pamuk için geçen yıl 4 milyar dolar, bu yıl da 2 milyar dolar verdik.
Bir zamanlar dünyanın en kıymetli şark tütünü Ege’de üretilirdi.
Sadece Ege Bölgesi’nde 100 bin ton tütün üretilirdi. Şimdi tüm Türkiye’deki üretim 50 bin ton.
Tütün için de yabancı ülkelere verdiğimiz para tam 600 milyon dolar.
Bu ürünlerin tamamının üretimi için Türkiye hem iklim hem de toprak olarak dünyanın en uygun yeri.
Zaten çok değil 20-25 yıl öncesine kadar ihtiyacımızın tamamını kendimiz üretirdik.
Şimdi ise onları almak için başka ülkelere yılda 20 milyar dolara yakın bir kaynağı aktarmak zorundayız.
***
Ama daha da vahim bir durum var. O da Anadolu’da binlerce yıldır yetişen tohumların yok edilmesi.
Yanlış duymadınız, En azından iki bin yıldır bu topraklarda ekilen tohumların satılması yasak.
Köylümüzün tohum satması yasak ama ABD’li, Kanadalı, İsrailli, Avusturalyalı dev şirketlerin tohum satması yasal.
Türkiye’de bir eroin bir de yerel tohumu satmak yasak.
İthal tohumların verimi yüksek, fakat ilaç ve gübre ihtiyaçları da yüksek.
Şirket tohumlarından üretilen sebze ve meyvelerin besin değerleri de düşük. Tatları yok.
Tatla besin değeri arasında da çok büyük bir ilişki var.
Kullanılan bu ilaçlar nedeniyle yediğimiz patlıcanlardan, domateslerden vücudumuzda zehir birikiyor. Artık bu nedenle anne sütünden bile ilaç artığı çıkıyor.
Anne farkında bile olmadan bebeğini zehirliyor
Şirket tohumlarında antioksidan maddeler hiç yok.
Yapılan bir araştırma, göre son 50 yılda ıspanaktaki C vitamininin yüzde 52, soğandaki C vitamininin ise yüzde 28 azaldığını gösteriyor.
Ispanaktaki demir oranı ise yüzde 10 oranında azalarken, soğandaki azalma yüzde 56’yı buldu.
***
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) Üyesi ve İzmir Milletvekili Mahir Polat, yürürlükte olan 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu’nun çiftçilerin tarımsal uygulamaları ve biyoçeşitliliğini olumsuz etkilediği gerekçesiyle, tarımda ata-nene tohumlarının üretilebilmesi ve serbest ticarete konu edilebilmesiyle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne kanun teklifi sundu.
Bakalım yerli tohuma bu sefer onay mı çıkacak, yoksa binlerce yıllın birikimiyle bugünlere kalan Anadolu coğrafyasının eşsiz tohumlarının esareti devam mı edecek?