Çevre Mühendisleri Odası Türkiye’deki hava kalitesini ortaya koyan yıllık raporunu bu hafta içinde açıkladı. Rapora göre Türkiye’de 60 milyon kişi kirli hava soluyor.
Güvenli hava kirliliği verisi alınan toplam 45 farklı ildeki istasyonlarda yapılan ölçümler, bu bölgelerde yaşayanların ulusal sınır değerlerin üzerinde toz seviyesine maruz kaldığını ortaya koydu.
Saatlik ve günlük ölçüm yapan ve güvenli veri alınan istasyon verilerine göre Türkiye’de havası en kirli 20 yer arasında İzmir’den de bazı bölgeler bulunuyor.
Rapora göre kirlilik parametrelerinin tamamında sınır değerleri aşan iller arasında İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Mersin, Kocaeli, Edirne ve Erzurum var.
***
İzmirlinin bu kadar kötü kalitede hava solumasının başlıca nedenleri tehlikeli atık işletmeleri, taş ocakları ve Aliağa merkezli kirleticiler.
Gaziemir Akçay Caddesi’nde Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun(TAEK) raporlarında belirtilen radyasyonlu atıkların 100 tonun üzerinde olduğu tahmin ediliyor.
Bu alanla ilgili ÇED izin verildi. Rapora göre her gün radyoaktif madde bulaşmış 50 ton cüruf ve toprak fiziksel yöntemlerle ayrıştırılıyor.
Yani bir yılda 15 bin ton cüruf ve topraktan havaya karışan radyoaktif maddeyi Gaziemir başta olmak üzere tüm İzmirliler soluyor.
Menderes’e bağlı Kısıkköy Bölgesi’nde bir firmanın daha tehlikeli atık işlemesi için gerekli süreç başlatıldı.
Yılda tam 10 bin ton tehlikeli atığın işleneceği bir tesis için “ÇED gerekli değildir” kararı verildi.
Foça’da katı atık yakılarak elektrik elde edilecek bir tesise gerekli izinler verildi. Hem de ÇED(Çevre Etki Değerlendirme) sürecine bile gerek duymadan.
Söz konusu tesiste her gün 90 ton atık yakılacak. Atıkların birlikte yakılmasından kaynaklanan ve tehlikeli maddeler içeren 9 ton tehlikeli dip külü oluşacak.
Gaziemir’de 7111 metrekarelik bir alan içinde tehlikeli ve tehlikesiz atık tesisine izin verildi.
Bu tesislerde yılda; 50 bin300 ton tehlikeli atık fiziksel yöntemlerle geri kazanılacak. 60 bin ton tehlikesi atık da depolanacak.
Menemen’in Ulucak Bölgesi’nde yılda 57 bin 600 bin ton tehlikeli atık işlenecek tesise ÇED(Çevresel Etki Değerlendirme) gerekli değildir raporu verildi. Aynı tesiste ayrıca 86.400 bin ton da tehlikesiz atık işlenecek.
Bornova Işıkkent’teki Dökümcüler Küçük Sanayi Sitesi’nde “Tehlikeli ve tehlikesiz atıkların” işlenmesi için bir firmaya ÇED(Çevresel Etki Değerlendirme) sürecinin başlatılması için onay verdi.
***
Aliağa’daki söküm tesislerine Kuito adında bir petrol gemisi geldi. Günlük 100 bin ton varil petrol işleme kapasitesi bulunan bu gemi raporlara göre yüksek miktarda radyoaktif ve tehlikeli madde içeriyordu.
Kuito Gemisi’nde olması gerekenin tam 5 katı radyasyon vardı.
Ama tüm uyarılara rağmen, o gemi Aliağa’da söküldü. Hem de radyasyon ölçümü bile yapılmadan.
Ethan ise hiçbir ülkenin kabul etmediği insan sağlına zararlı sıvılaştırılmış doğalgaz taşıyan bir gemiydi.
Söküm için Aliağa’ya getirildi. İzmir Barosu geminin gönderilmesi için dava açtı. Hatta bu davada yürütmeyi durdurma kararı verildi.
Ama bu karar alınana kadar geminin söküm işlemi çoktan tamamlanmıştı.
Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği önemli bir açıklama yaptı.
Aliağa Gemi Geri Dönüşüm Bölgesi’nde geçen yıl 125 geminin sökümünün yapıldı ve 610 bin ton hurda geri dönüştürüldü.
Geçen yıl dünyanın öbür ucundan Brezilya ve Meksika Körfezi’nden 25’e yakın petrol platformunun sökümü de Aliağa’da yapıldı.
Gemi söküm işinde rakiplerimiz Bangladeş, Pakistan ve Hindistan oldu.
Bırakın Avrupa ülkelerini artık Brezilya ve Meksika gibi ülkelerin bile istemediği aspest içeren radyasyon kaynağı gemilerin söküldüğü yer İzmir oldu.
İzmir’in havasını önemli ölçüde kirleten Aliağa’da bir de termik santral çalışmaları başlatıldı.
Mahkemelerin verdiği iptal kararlarına rağmen termik santrale faaliyetlerine devam etmesi için defalarca yeniden ÇED izni verildi.
Bu kadar da değil. İzmir’de son 16 yılda 625 taş ocağına Çevre Etki Değerlendirme(ÇED) Raporu bile istenmeden izin verildi.
***
Bütün göstergeler, ölçümler tehlikeli atıkların, taş ocaklarının İzmirlileri zehirlediğini gösteriyor.
Bunun yavaş yavaş olması ölümcül gerçeği asla değiştirmiyor.