Egeli Gazete TV’de önemli açıklamalar yapan Konak Belediye Başkanı Abdül Batur Alsancak ile Üçkuyular arasındaki bölgede emsal artışını öngören yeni bir planın Mayıs ayında meclise geleceğini belirterek, “İzmir’i bu Çin Seddi’nden kurtaracağız” dedi.
MUSTAFA YILMAZ/EGELİ GAZETE-Konak Belediye Başkanı Abdül Batur Egeli Gazete TV’de önemli açıklamalar yaptı. İzmir’i Alsancak ile Üçkuyular arasındaki Çin Seddi gibi sıra sıra binalardan kurtaracaklarını ifade eden Batur, “İlk defa burada açıklıyoruz. Bu bölgeye ilave emsal artışı getiren planları Mayıs ayında belediye meclisimize getireceğiz. Ayrıca Mayıs ayında meclisimize önemli bir önerge getireceğiz. Zemin katlara ruhsat veriyoruz. Üç yılda bir vize şartı getireceğiz” dedi.
Birinci Kordon İkinci Kordon, Güzelyalı, Sahil Bulvarı gibi Alsancak’tan Üçkuyular’a kadar olan bölgede Çin Seddi gibi sıra dizilen binaların hepsinin ekonomik ömrünü tamamladığını hatırlatan Batur şu bilgileri verdi: “Vatandaşın da artık 250 metrekarelik evlerde inadından vazgeçmesi gerek. Önce güvenli olsun, depreme dayanıklı olsun, her şey ondan sonra olsun. Bakın gördük. Binalar pul gibi erimiş gitmiş aşağıya. İzmir’i bu Çin Seddi’nden kurtaracağız. Alsancak’tan Üçkuyular’a kadar olan bölgede Çin Seddi gibi dizilmiş o güvensiz binalar olmayacak. Özellikle Hatay Caddesi ile Mithatpaşa Caddesi arasındaki bölgenin birebir plan çalışmasına Büyükşehir Belediyemizle başladık. Üç ay içinde sunum yapacak hale geleceğiz. Bunu da buradan ilk defa duyurmuş olduk”
KILIÇDAROĞLU BENİ KONAK’A KENTSEL DÖNÜŞÜM İÇİN GÖNDERDİ
Depremden sonra herkesin şapkasını masaya koyması gerektiğini vurgulayan Batur, “Hızlı hareket etmemiz lazım. Bekleyecek bir saatimiz bile yok. Kaybedecek vaktimiz yok. Biz Konak Belediyesi’ne niye geldik? Konak Belediyesi’ne bizi Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu özellikle kentsel dönüşümle ilgili çalışmalarımızı sevk ve idare edelim diye gönderdi. Narlıdere’deki çalışmalarımızı Konak’a taşıyalım diye bizi tercih etti. Biz de buna layık olmaya çalışıyoruz. Gültepe planlarını kısa sürede 300 hektarlık alanın planlamasını yaptık. Kısa süre içinde planlar Toros’taki sosyal tesis alanında askıya çıkacak. Belediyeye gelmelerine de gerek yok. Kentsel dönüşüm büromuzu da oraya kurduk” diye konuştu.
İKTİDAR DEĞİŞECEK İZMİR’E HAKSIZLIK BİTECEK
Kentte toplanan vergilerin ancak 40’da biri İzmir Büyükşehir Belediyesine geldiği bilgisini veren Batur şöyle konuştu: “İzmir’e haksızlık her noktada var. İzmir Depremi oldu. Sonrasında Tun Soyer Başkanımız yurt dışından 360 milyon dolar kredi buldu. Sadece verilecek onay Hazine garantisiydi. AK Partili bir belediye başkanı bu krediyi bulsa bunu reddetme şansları var mıydı? Yoktu. Burada bir başarı olmasın. Çok daha fazla ileri gitmesin istiyorlar. Mezarlık yeri yapmak için bile Hazine arazilerinin tahsisiyle ilgili sorun var. Tunç Başkan uğraşıyor. Değişen bir şey yok. İktidar değişimiyle Türkiye’de her şey değişecek. Bütün kalbimle inanıyorum. Bu kente yapılan haksızlık da ortadan kalkacak”
İŞTE BATUR’UN EGELİ GAZETE TELEVİZYONU’NDAKİ O RÖPORTAJI
–Ülkemiz son 100 yılın en büyük deprem felaketini yaşadı. Deprem bölgesine ilk giden belediye başkanlarından birisiniz. O bölgede neler gördünüz? Konak Belediyesi deprem bölgesinde neler yaptı?
Hem depremden kurtarma çalışmalarında hem de sonrasında ciddi sıkıntılar yaşandı. Bunlar gerçek. Depremi duyar duymaz İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız tüm başkanlarını, İzmir’in sivil toplum örgütlerini, Odalarımızı Alsancak Havagazı merkezinde topladı. Yardımların bir elden o bölgeye ulaştırılması noktasında bir fikir birliği oluştu. Bunun duyurur duyurmaz İzmirli, Konaklı hemşerilerimiz hepsi akın ettiler yardım için. Konaklı ve İzmirli hemşerilerimize minnettarız. Zaten bizi ayakta tutan bu dayanışma ruhudur. Bu tür felaketler yaşanıyor ama dayanışma ruhumuz sayesinde toparlanabiliyoruz. Halkımızın bu konuda bilinçli ve duyarlı olması çok önemli. Hemen biz de Konak Belediyesi olarak yardım kampanyasını başlattık. İlk etapta toplananları Büyükşehir Belediyemizin Gaziemir’deki Fuar Alanına gönderdik. Daha sonra bölgeden gelen haberlere göre partimizin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Sayın Seyit Torun ve ekibinin organizesiyle biz de Hatay Bölgesi’nde Konak Belediyesi olarak görevlendirildik ve 93 kişilik bir ekiple çalıştık. Hem kurtarma hem de yardım ekibi olarak Hatay’ın Defne Bölgesi’ne ulaştık. Defne’de enkazın kaldırılması, yaralıların kurtarılması noktasında çalıştık. Daha sonra da enkaz altındaki vatandaşlarımızın cenazelerini çıkarmak mecburiyetinde kaldık.
Ben de depremin üçüncü günü bölgedeydim. O bölgeyi görmek lazım. Televizyondan seyretmekle anlaşılmıyor. Önce Defne’den Hatay’a geçtik. Hatay atom bombası atılmış gibiydi. Bir tane bina kalmamış. Kalan binalar da ağır hasarlıydı. Daha sonra Adıyaman ve Kahramanmaraş’a geçtik. Gerçekten 600 kilometrelik bir alandaki tüm şehirlerin etkilendiği bir deprem felaketi yaşandı.
DEVLETİN KURUMLARI İLK ANDA ULAŞAMADI
-Mesleği mimarlık olan bir belediye başkanı gözüyle değerlendirdiğinizde deprem bölgesinde yapılan hatalarla ilgili gözlemlerinizi aktarabilir misiniz?
Bu konuda dünyaca tanınmış yer bilimci yetişmiş insanlarımız var. Onları dinlediğimizde şunu görüyoruz. 7’nin üzerinde bir deprem bekleniyordu. Ama aynı anda iki fayın kırılması beklenmiyordu. 9 saat arayla aynı bölgede 7’nin üzerinde iki deprem olması da beklenmiyordu. Arka arkaya gelen depremleri tahmin edemediler.
Bu deprem bazı gerçekleri de ortay çıkardı. Oraya ilk gittiğimizde özellikle yardımlarla, enkaza ulaşımla ilgili devletin görevlendirdiği kurumların ilk anda ulaşamadığını tespit ettik. Bu organizasyon şemasının bundan sonra bir kez daha masaya yatırılması gerekiyor. 1999 Marmara depremine baktığımızda 2 saat sonra askeri birliklerin alanda, enkaz aşında olduğunu görüyoruz. Ama Kahramanmaraş merkezli depremlerde maalesef askeri birliklerin talimat ve emir beklediklerini gördük. AFAD tarafından takip edilen Devletin bir eylem plan planı vardı. Bu eylem planında da kurumlarının bir yerlerden talimat ve emir beklemek zorunda kaldığı görüldü. Bu durum işlerin aksamasına ve zamanında müdahalenin önüne geçti. Orada şunu yaşadık. Belediye başkanı olsun, Vali olsun, kaymakam olsun yöneticiler ya da çalışanlar ne yapar? Önce eşine, çocuğuna, yakınına bir şey oldu mu? Ona bakar? Bu doğaldır. Malatya’da İkinci Ordu Komutanlığı var. Ya da depremi yaşayan tüm şehirlerin yakınında bir askeri birlik var. Askeri birliklerin hemen sahaya çıkması lazımdı. Çünkü onların herhangi bir bağlantısı yok. Çıkacak, enkazın başına gidecek. Zaten kurtarmayla ilgili eğitimleri de var. Bundan sonra da özellikle askeri birliklerde kurtarmayla ilgili eğitimleri de öne çıkarmak gerek. Böyle bir organizasyon şemasına ihtiyaç var.
Benim sahada tespit ettiğim en önemli konulardan biri de lojistik destek oldu. Biz 1300 kilometre öteye buradan battaniye ya da çadır götürdük. O bölgelerde askeri birliklerin içinde lojistik merkezler yapılamaz mı? Rahatlıkla yapılır. Kentlerin nüfusunun yarısı ya da dörtte biri kadar çadır, yatak, battaniye ve ısıtıcı stoğu yapılabilir. Bunların kesinlikle yapılması lazım ve askeri bölgelerin içinde olması lazım. Nöbetçisi, belirli bir düzeni olan stok alanları kurulmalıdır. Bunu belediyeler yapabilir. Ama iki kişi gelir, “bana battaniye lazım” der. Bizden habersiz battaniyeler dağıtılır. Onun için bu stokların belirli bir disiplin içinde askeri bölgelerde yapılması gerek. Örneğin İzmir’de kuzeyde Foça’da, güneyde Gaziemir’de Batı’ya baktığımızda Ege Ordu, Bornova’da 57. Topçu Tugayı var. Askeri alanlarda belirli bir disiplin içinde lojistik merkezleri yapılması lazım.
Bizim Defne Bölgesi’nde 10 günlük çalışmamızdan sonra yeni bir çalışma programı yapıldı partimiz tarafından. Biz Konak Belediyesi olarak Kahramanmaraş’ta görevlendirildik. Dülkadiroğlu ilçesinde Namık Kemal Mahallesi’nde bir çadırkent kurduk. Buradaki çalışmalarımızı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mansur Yavaş ve oradaki milletvekilimiz sayın Ali Öztunç’un organizasyonuyla gerçekleştirdik. Şu anda da devam ediyoruz.
Vatandaşlarımız orada gerçekten çok zor durumda. 15 gün arabanın içinde yatanlar var. Ramazan Ayı’nı yaşıyoruz. O bölgedeki vatandaşlarımızın iftar ve sahur yemelerini sağlıyoruz. Biz her sene Ramazan’da haftada bir gün olmak üzere iftarlarımızı ayrı bir mahallemizde yapardık. Muhtarlarımızla da konuştuk bu yıl tüm iftar çalışmalarımızı deprem bölgesindeki vatandaşlarımıza yönlendirme kararı aldık. Muhtar arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum. Muhtar ve belediye dayanışması Konak’ta en üst noktadadır. Bu özellikle deprem yardımlarının toplanmasında ve belediye ulaşmasında sevgili muhtar arkadaşlarımızın çok büyük emeği vardır.
-İzmir’de de çok ciddi deprem riski var. Konak İzmir’in merkezi. Konağın İzmir’in deprem direnci nasıl? Bu konuda neler yapıldı ya da yapılmalı?
Deprem olacak, ama bugün mü olur 20 yıl sonra mı olur? Bunu bilemiyoruz. İzmir’deki faylar MTA tarafından 1972 yılında tespit edilmiş. Fay haritası çıkarılmış. Ama bunun dışında Üniversitelerimizin yaptığı özellikle 9 Eylül Üniversitemizin ve Prof. Dr. Hasan Sözbilir Hocamızın bu konuda yaptığı çalışmalar var. Alan içindeki fayları bire bir gözlemleyerek yapılan çalışmalar var. En önemlisi de İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan mikro bölgeleme çalışması. Konak, Bornova ve Bayraklı’da Eylül’e kadar bu çalışmalar tamamlanacak ve bundan sonraki yol haritası bu zemine göre olacak. Zeminin ne kadar önemli olduğunu bu depremde gördük. Sıvılaşma riski taşıyan zeminler ve diğer zayıf zeminler üzerine yapılan yapılarda binanın sağlam kaldığını ama yana ya da arkaya doğru yattığını gördük. Onun için İzmir Büyükşehir Belediyesinin yaptığı çalışma çok değerli. Bu arada Bayraklı’da 33 bine yakın binanın markalama çalışması bitti. Bina depreme dayanıklı mı? Projesi ne dir? Orayı kiralayan da? Orada mal sahibi olan da onu bilecek. Dışarıdan gelen de onu görecek. Bornova 60 bina var. Oradaki çalışma bitmek üzere. Eylül ayında da Konak’ta başlayacak. İzmir Büyükşehir Belediyemizin İnşaat Mühendisleri Odasıyla yaptığı bir çalışma.
İZMİR’İ BU ÇİN SEDDİ’NDEN KURTARACAĞIZ
Konak yapı envanteri olarak en kötü durumda olan ilçelerden bir tanesi. Konak’ta 64 bin civarında bina var. Bunun 48 bini 2000 yılından önce yani son deprem yönetmeliğinden önce yapılmış. Yani tablo belli. Tablo belliyken bizim bir dirençli kent yaratmamız lazım. Binaların bu envanterinden sonra dirençli kentler için belki güçlendirme yapacağız. Belki birinci Kordon İkinci Kordon, Güzelyalı, Sahil Bulvarı gibi Alsancak’tan Üçkuyular’a kadar olan bölgede Çin Seddi gibi sıra dizilen binaların hepsinin ekonomik ömrünü tamamladığını biliyoruz. Belki ilave emsal artışıyla ve ya yapacağımız yeni bir düzenlemeyle ki bunu ilk defa size söylüyoruz. Güzelyalı’dan başlayarak bu bölgedeki Çin Seddi’nin ortadan kalkması için yeni bir plan çalışması yapacağız. Bu tür çalışmalar yaparak bir an evvel hızlanmamız lazım.
Vatandaşın da artık 250 metrekarelik evlerde inadından vazgeçmesi gerek. Önce güvenli olsun, depreme dayanıklı olsun, her şey ondan sonra olsun. Bakın gördük. Binalar pul gibi erimiş gitmiş aşağıya. İzmir’i bu Çin Seddi’nden kurtaracağız. Alsancak’tan Üçkuyular’a kadar olan bölgede Çin Seddi gibi dizilmiş o güvensiz binalar olmayacak. Özellikle Hatay Caddesi ile Mithatpaşa Caddesi arasındaki bölgenin birebir plan çalışmasına Büyükşehir Belediyemizle başladık. Üç ay içinde sunum yapacak hale geleceğiz. Bunu da buradan ilk defa duyurmuş olduk.
Binaların yapım tekniğiyle ilgili de bazı değişikliklere gitmemiz lazım. Yapı denetim kanununun muhakkak jeoloji ve jeofizik bilim dalıyla birleşerek denetim yapacağı bir noktaya getirmemiz gerek. Denetim firması yapıyı inşaat olarak takip ediyor ama binanın zeminiyle ilgili konu ayrı bir bilim dalı. Ama bütün sorumluluk o yapı denetimin içinde olmalı. Jeoloji mühendisi de jeofizik mühendisi de onun içinde olmalı.
İnşaat, jeofizik ve jeoloji mühendisleri odalarımızı yeniden denetim süreçlerinin içine sokacak bir düzenleme yapılması da şartı. Eskiden bilimsel meslek odalarının vizeleri vardı. Bina ruhsatları bilimsel meslek odalarına gidip onaylanırdı. Bir göz tarafından daha denetlenirdi. Denetim ne kadar fazla olursa o kadar doğru kararlar verilir.
-Bu konularda bir de yetki karmaşışı da var sanırım. Eskiden imarla ilgili konularda sadece belediyeler yetkiliydi. Şimdi hangi kurumların imar yetkisi var?
İmar planı yapmakta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yetkili. Özelleştirme İdaresi yetkili. Turizm Bakanlığı yetkili. Toplu Konut İdaresi yetkili. Liman İdaresi yetkili. Büyükşehir ve ilçe belediyeleri yetkili. Yani böyle bir karmaya olabilir mi? Kentte imarla ilgili konularda yetki Büyükşehir Belediyesinde olmalı. 1/25.000 ve 1/5000’lik planlar için Büyükşehir Belediyesi 1/1000’lik planlar için de ilçe belediyeleri tek yetkili olmalı. Ama Özelleştirme İdaresi’nden bize plan geliyor ve bakanlıkta askıya çıkıyor. Kentin imar konusunda bir tane patronu olmalı. Şu anda başlı başına bir sıkıntı var.
Özellikle geoteknik dalının biraz devreye girmesi lazım. Bina yapılacak alanda sondaj yapılacak. Jeoloji ve jeofizik mühendisleri sondaj sonuçlarını değerlendiriyor ama o binanın o zemine yapılmasıyla ilgili bütün teknik verilerin geoteknik mühendisi tarafından doğru tanımlanması ve doğru projelendirilmesi gerekiyor. İnşaat mühendisi statik projelerini hazırlıyor ama geoteknik mühendisinin de girmesi lazım.
Binalarda bodrum kat yapılması teşvik edilmeli. En önemli konulardan biri bu. Gittik, gördük deprem bölgesinde. Bodrum kat olan binalar daha sağlam duruyor. İzmir Büyükşehir Belediyesinin bu konuda bir çalışması var. Ayrıca Arkad dediğimiz zemin katta bir kat daha yapılması noktasında bu tür binaların doğru projelendirilmemesi durumunda yıkıma en yakın binalar bunlar oluyor. Bunların da ortadan kaldırılması lazım. Bodrum katın emsale dahil olması gerekiyor.
ZEMİN KATLARA DÜKKAN RUHSATLARINA ÜÇ YILDA BİR VİZE ŞARTI
En önemlisi de zemin katlar. Deprem bölgesinde gördüğümüz en büyük hatalardan biri de kolon kesilmesiydi. Konak Belediyesi olarak başladığımız bir uygulama var. Alsancak bölgesini pilot olarak tespit ettik. Bütün binaların zemin katlarını şu anda kontrol ediyoruz. Şu ana kadar çok şükür bir şey gelmedi. Şüphelenen vatandaşlarımız da “Oturuyorum ben binada ama zeminde esnaf kolonu kesti” şeklinde kafalarda bir durum varsa lütfen bize müracaat etsinler. Bunların hepsinin kontrolünü şu anda yapıyoruz. Bütün kolonların kontrollerini yapıyoruz.
Ayrıca Mayıs ayında meclisimize önemli bir önerge getireceğiz. Zemin katlara dükkan ruhsatı veriyoruz. Bunlar için üç yılda bir vize şartı getireceğiz. Üç yılda bir bize gelecek. Teknik olarak kolonlar tekrar kontrolünü yapacağız.
Sadece Konak Belediyesi değil Büyükşehir Belediyesi ve Çevre Bakanlığı da bu yasaları yeniden depreme karşı nasıl daha dayanıklı bina yaparız diye gözden geçirmeli. Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer bu konuda bir toplantı yapmıştı. Biz görüşlerimizi göndermiştik.
KILIÇDAROĞLU BENİ KONAK’A KENTSEL DÖNÜŞÜM İÇİN GÖNDERDİ
-Narlıdere’de İzmir’in en büyük kent yenileme projelerinden birini hayata geçirdiniz. Konak’ta da göreve gelir gelmez Gültepe için böyle bir planlama yaptınız. Ama ne yazık bir dava süreci yaşandı. İzmir için önemli olan bu planlamada şu anda hangi aşamaya gelindi?
Depremden sonra herkes şapkasını masaya koymalı. Hızlı hareket etmemiz lazım. Bekleyecek bir saatimiz bile yok. Kaybedecek vaktimiz yok. Biz Konak Belediyesi’ne niye geldik? Konak Belediyesi’ne bizi Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu özellikle kentsel dönüşümle ilgili çalışmalarımızı sevk ve idare edelim diye gönderdi. Narlıdere’deki çalışmalarımızı Konak’a taşıyalım diye bizi tercih etti. Biz de buna layık olmaya çalışıyoruz. Gültepe planlarını kısa sürede 300 hektarlık alanın planlamasını yaptık. Bu planlar yıllardan beri o bölgedeki vatandaşlarımızın talep ettiği bir çalışmaydı. Biz bunu gerçekleştirdik. Bu arada 17 kamu kurumundan ve ilgili bilimsel meslek odalarından görüş aldık. Öyle kendi kafamızdan da yapmadık. Bizim planlamayı yapan arkadaşlarımızın hepsi doktorasını yapmış şehir plancılarıdır.
Planları bitirdik. İlgili odalara sunumları yaptık. Hiç kimse bir şey demedi. Ama maalesef Şehir Plancıları Odamız askı müddetinin bitmesine bir gün kala 59’uncu günde mahkemeye verdi. Mahkeme planlarımızı iptal etti. Üst mahkemede hakkımızı aradık. Biz dümdüz bir arazide plan yapmıyoruz. Öyle bir arazide plan yapmak ben onun sosyal donatı ve yeşil alanının ne kadar olduğunu biliyorum. Bunun kriterleri var. O kriterlere göre bomboş arazide mis gibi yaparız. Ama bizim oradaki vatandaşın hakkının da korunması sağlayarak o planı yapmamız gerekiyordu. Bazı sosyal donatı alanları küçük olabilecek. Şu anda bu bölgede kişi başına düşen yeşil alan miktarı 1 metrekare bile değil. 0.86 metrekare. Biz bunu 13 metrekareye çıkardık. Sosyal donatı alanları yaptık. Bazı sosyal donatı alanlarında 8 bin metrekare isteniyor. Ama o bölgede bin metrekareyi aşan okul alanı yok. Onları aynen koruduk. Yaptığımız planlamayla yüzde 20 bir nüfus artışı olmuş. Dönüşüm yaptığınız bir yerde nüfus artışı olmazsa bu işi nasıl başaracaksınız. Yapsınlar bana getirsinler. Ben hemen onaylayacağım. Bizim yaptığımız planlarla Gültepe cazibe merkezi olacak.
Üst mahkeme bizi haklı bularak planın aynen uygulanmasına karar verdi. Değiştirin, biraz tahsis yapın demeden aynısını onayladı. İzmir’e örnek bir karardır o. Ama 1.5 senemiz gitti. Ben de Mimarlar Odasının mensubuyum. Bundan da gurur duyarım. Biz zaten bu işleri odalarımızla paylaşarak yaptık. Gültepe’den sonra Beştepeler’e başladık. Beştepelerle de ilgili kendilerine sunum yapıldı. Yazılarımızı gönderdik. Cevap bile vermediler. Neticede en önemli şeyi zamanı kaybediyoruz.
Gültepe planlarıyla ilgili üst mahkeme kararları 6 ay önce geldi. Hemen parselasyon planlarına başlayıp bitirdik. 5 nolu bölgenin Toros dediğimiz merkezi bölgenin planları bitti. Kadastroda kontrolleri yapılıyor. Bir ya da iki gün içinde geldiğinde hemen Toros’ta askıya çıkacağız. Biz planlamayla anayasasını yapmıştık. Parselasyon planı da kanunu. Eskiden “Benim yerim yeşil alanda, benim yerim sosyal tesis alanında kaldı” diye sorular soruluyordu. Biz de diyorduk ki “Sizin yerleriniz parselasyon planlarında belli olacak. En yakın imar parselinden size yer verilecek. O çözümü yaptık ve kısa süre içinde planlar Toros’taki sosyal tesis alanında askıya çıkacak. Belediyeye gelmelerine de gerek yok. Kentsel dönüşüm büromuzu da oraya kurduk. Her şey yerinde. Tam bir yerinden yönetim.
Bunun yanında 4 nolu planı da geçen hafta Büyükşehir Belediyesinden geçirdik. O da tahmin ediyorum bir ay sonra bitmiş olacak. Bu arada Beştepeler Bölgesi de 200 hektar. Atatürk Anıtı Maskı’nın karşısı. Orası tam görüntü olarak kentsel dönüşüm alanı. Havaalanı’na giderken görüntü kirliliği nedeniyle bazı devlet büyüklerinden de eleştri aldığımız bir alan. O plandan da çok umutluyum. O plan uygulansın. Kentin çehresi değişecek. Meydanlarıyla, yeşil alanlarıyla müthiş. Vatandaşa mağdur etmeyen. 2.5 emsal verdik zaten. Fazla büyük emsaller de vermedik. Biz buna Narlıdere modeli diyoruz. Vatandaş burada kimseyle muhatap olmuyor. Biz sözleşme yapacağız vatandaşla belediye olarak. Vatandaş oturma raporunu alıp binasına geçecek. Orada oluşan gelir artışına da vatandaş ortak olacak. Şimdi Narlıdere’de bizim kent yenilemesini yaptığımız bölgelerde daireler 6-7 milyon liraya satılıyor.
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ BALTALAYAN EN BÜYÜK SIKINTI İMAR AFLARI
Vatandaş yıllardır bunu bekliyor. Cefasını çekmişler. Ben kent yenileme planlarını yaptığımız bölgelerdeki vatandaşlarımıza “sakın satmayın, kimse anlaşmayın, biz gereği yapacağız” diyoruz. Bu dönem şanssız bir dönem yaşıyoruz. Pandemiler, savaşlar, ekonomik krizler, depremler başımıza gelmeyen kalmadı. Allah daha beterinden korusun. Ama biz bu kent yenilemeleri yapacağız. Bunun için yoldayız. Kimse evi tek katlı ya da iki katlı diye güvenmesin binasına. Deprem bölgesinde gördük. Köylere de küçük ilçelere de gittik. İki katlı 153 ev var. 150’si yıkılmış. Ciddi can kayıpları da var. Onun için mühendislik hizmeti alan binalar bile yıkılırken mühendislik hizmeti almamış üstüne günübirlik heveslerle katlar çıkılmış, sonra meşhur imar afları ya da imar barışları gelmiş, bu binalara güven olur mu? Olmaz. Artık imar barışı ya da aflarının artık ülkede gündeme gelmemesi lazım. Kentsel dönüşümü baltalayan en büyük sıkıntılardan bir tanesi de maalesef imar aflarıdır.
-Konak’ta yaşayan bir vatandaş benim evim güvenli mi değil mi diye Konak Belediyesine başvurabilir mi?
Şu anda bu konuyla ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkili. Bizim vereceğim belgenin geçerliliği yok. Bu konuda Büyükşehir Belediyemizin Oda ile yaptığı bir çalışma var. O zaten Konak Belediyesinde de başlıyor şimdi. Eylül ayında başlayacak. Yaklaşık 3-4 aylık bir süreçten sonra Zaten herkes binasının durumunu görecek. Ama binanın depreme dayanıklı olup olmadığıyla ilgili tek yetkili kurum Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığıdır. Karot deneyeni yapıyor. Binanın depreme dayanıklı olup olmadığını, ağır hasarlı olup olmadığını belirleyerek bize tebligat çekiyor. Hasarlı ya da depreme dayanıksızsa 60 gün süre veriyoruz. Bu süre sonunda bir ay daha uzatma hakkı var. Sonra elektrik ve suyu kesilip bina yıkılıyor. Ama bazen yıkılmıyor. Şu anda en büyük uzlaşmazlık bu tür binalarda oturan vatandaşlar arasındaki durum. Apartmanda 3 kişi bir araya geliyor. Karot deneyi yapılıyor. Bina depreme dayanıksız çıkıyor. Apartmanda oturan bazı vatandaşlar mahkemeye gidip ne yazık ki yürütmeyi durdurma kararı alıyorlar. Bunlara yaşıyoruz. Birbirlerini şikayet ediyorlar. Ama artık can güvenliği söz konusu. Kimsenin kimseyi beklemeye tahammülü yok. Onun için vatandaşlarımıza diyorum ki; biraz daha küçük binada otursunlar. Ama emniyetli ve güvenli binada otursunlar. Bir şeyden fedakarlık yapma mecburiyetindeyiz. Herkes bunu yapmalı.
-Aynı zamanda Kıyı Ege Belediyeler Birliği Başkanı ve Türkiye Belediyeler Birliği Encümen Üyesisiniz. Tüm belediyelerin durumunu biliyorsunuz. Çok ağır bir dönemden geçtik. Pandemi, Ukrayna-Rusya Savaşı, ekonomik kriz ve deprem. “Bıçak kemiğe dayandı” demiştiniz. Şimdi durum nasıl?
Bıçak kemiğin içine girmeye başladı. Bu ay da mesela İller Bankası payımız yüzde 30 kesintili geldi. Devamlı vergi afları çıkıyor. Seçim geldi mi bunu oluyor. Herkes onu takside bağladı. Ama belediyeleri düşünen yok. “Belediyeler kendini kurtarsın” diyorlar. Sanki belediye başkanlarının sihirli değneği var. Geçmişe baktığınızda belediyelerle ilgili dünya kadar yönetmelik ve genelge çıktığını görüyorsunuz. Kanunlar çıktı. Hep belediyelere görev ve sorumluluk verildi. Ama bütçeleriyle ilgili herhangi bir kattı yapılmadı. Belediye Gelirleri Yasası 24 senedir gündemde. Muhalefet belediyeleri olarak bizim ayrıcalıklı tek kuruş aldığımız yok. Bu yüzden maalesef ciddi ekonomik sıkıntıdayız. Bir de kıyıdaki belediyelerimizin en büyük sıkıntısı yaz ve kış nüfusları arasındaki farktır. Yazın 1 milyon nüfusu olan Çeşme’yi düşünün. Kışın 150 bin. 150 bin insanın çöpünün toplanmasıyla 1 milyon insanın çöpünün toplanması arasında fark var. Bunun muhakkak değişmesi gerekiyor. Ben aynı zamanda Türkiye Belediyeler Birliğinin 15 kişilik yönetimindeyim. Orada kışın kardan etkilenen ilçeler de bunu talep ediyor. Onlar da “Biz kardan etkilendik. Yolumuz kapandı. İş makinesi ekibimiz çalışıyor. Bunun bir orta yolunu bulmamız lazım.
İnşallah 14 Mayıs’tan sonra hem Türkiye Belediyeler Birliği’nde hem de Türkiye’deki belediyelerin nefes alması noktasında iyileşme olacak. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da geçen gün açıklama yaptı. Toplanan vergi dilimlerinden belediyelere düşen payın muhakkak artması lazım. Araç ruhsatlarından belediyelere gelir sağlanması gerekiyor. Yollar yapıyoruz. Ne geçiyor oradan. Araç geçiyor. Telekominikasyondan bir pay almamız lazım. Bize sadece eski ev telefonlarının konuşmalarının vergileri geliyor. Dünyanın baz istasyonu var ilçemizde. Bunlardan muhakkak bize pay gelmesi lazım. Çünkü her şeyi biz yapıyoruz.
-14 Mayıs’ta Türkiye’de çok önemli bir seçim var. Siz beş dönemdir belediye başkanısınız. Ama hep muhalefet partisinin belediye başkanı oldunuz. Seçimlerle ilgili olarak Konak’daki hava nasıl?
Bu kez 14 Mayıs’tan sonra iktidarın belediye başkanı olacağız İnşallah. Türkiye’de geldiğimiz durum artık mevcut iktidarın bazı şeyleri yapamadığını gösterdi. Ekonomik verilerin ortada olduğu bir süreci yaşıyoruz. Vatandaş mağdur, sıkıntıda. Emeklisi, memuru, işçisi, köylüsü ve çiftçisi. Herkes sıkıntıda. Deprem sonrası sıkıntıların aşılması noktasında yaşanan sıkıntıları da gördük. Maalesef bunu beceremeyen bir Devlet nizamı oluştu. Tek kişinin karar verdiği bir düzen var. Bu düzenin yürümediği 5 sene içinde belli oldu. Olmuyor, bu sistem bize göre değil. Bizim en iyi sistemimiz Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem. 6’lı masa dediğimiz Millet İttifakı yaklaşık bir yıldır birlikte. Gerçekten bütün konulara çözüm üreten bir yapı var. 2650 sayfalık bir metin var. Türkiye’nin her türlü sorununu çözecek bir çalışma. Ülkenin artık bir güven ve istikrara ihtiyacı var. Ülke içinde artık o kadar gerildi ki biraz barışa, birbirimizi sevmeye, daha hoşgörülü olmaya çok ihtiyacımız var.
İKTİDAR DEĞİŞİMİYLE İZMİR’E YAPILAN HAKSIZLIK DA SON BULACAK
-İzmir uzun yıllardan beri toplanan vergilerle doğru orantılı hizmet alamıyor. Bu konu her zaman gündemde. İktidar değişikliği olursa bu değişir mi?
Kentte toplanan vergilerin ancak 40’da biri İzmir Büyükşehir Belediyesine geliyor. İzmir’e haksızlık her noktada var. İzmir Depremi oldu. Sonrasında Tun Soyer Başkanımız yurt dışından 360 milyon dolar kredi buldu. Sadece verilecek onay Hazine garantisiydi. AK Partili bir belediye başkanı bu krediyi bulsa bunu reddetme şansları var mıydı? Yoktu. Burada bir başarı olmasın. Çok daha fazla ileri gitmesin istiyorlar. Mezarlık yeri yapmak için bile Hazine arazilerinin tahsisiyle ilgili sorun var. Tunç Başkan uğraşıyor. Değişen bir şey yok. İktidar değişimiyle Türkiye’de her şey değişecek. Bütün kalbimle inanıyorum. Bu kente yapılan haksızlık da ortadan kalkacak.
-CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ya da parti yönetiminin seçim süreciyle ilgili bir talimatı ya da isteği oldu mu sizden?
Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdarğlu geçen hafta bütün belediye başkanlarını topladı. Seçim startını başkanlarla verdi. Biz zaten görevimizin bilincindeyiz. Vatandaşlarımızla daha iç içe olacağız. Bazı belediye başkanlarımız bazı kentlerde de görev yapacak. Bizim görev yerimiz Denizli ve Ordu olacak. Oralarda çalışacağız bir ara. Tebligat gelince oralarda da sahaya çıkacağız. Genel Başkanımız özellikle bu dönemki yerel yöneticilerden memnun olduğunu bir kez daha ifade etti. İki belediye başkanımız da yanında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı olarak duruyor. Biri İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu diğeri de Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş. Onlar bizi de temsil etmiş oluyor. Bu dönemin simge isimleri. Sayın Kılıçdaroğlu “Bu dönem 11 Büyükşehir Belediye Başkanımız, ilçe belediye başkanlarımız, belde belediye başkanlarımız iktidarın tüm bu sıkıntılı süreçlerine rağmen başarılı” diyerek bizleri motive etti. Sahadayız. Seçim çalışmalarına başladık. İzmir’de de çok başarılı olacağımıza inanıyorum. Önümüzdeki süreç içinde listelerimiz de belli olacak. 13 Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nu İzmir’den çok güzel bir oyla Çankaya’ya göndermiş olacağız.
Herkese sağlık, felaketsiz, kazasız ve belasız günler diliyorum.