Egeli Gazete ve Egeli TV’ye özel açıklamalar yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, Körfez’deki oksijensiz yapının yok edileceği ve balık ölümlerinin biteceği tarihi 2026 olarak açıkladı
EGELİ GAZETE- İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay Egeli Gazete ve Egeli TV’ye kentin önemli gündem maddeleriyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Tugay, İzmir Körfezi’ndeki oksijensiz yapının yok edilmesi ve balık ölümlerinin önlenmesi konusunda 2026 yılını işaret etti.
Önümüzdeki günlerde yağmurlarla birlikte taze su girişi olacağını hatırlatan Tugay, “Körfez’e. O bir miktar Körfez’deki akıntıyı da arttıracak. Oksijenlenme de artacak. Bazen anlık balık ölümleri olabilir. Bir anda bir plankton patlaması olabiliyor. Sonra onların bir taraftan çoğalmaları, bir taraftan da ölmeleriyle sudaki oksijen azalabiliyor. Oksijensiz ortamdaki balıklar da doğal olarak hayatını kaybediyor. Bunlar yaşanabilir. Ne zaman biter garantisi yok. Normalde beklenen sonbahar, kış şartlarında bunun olmaması. Önümüzdeki yıl da olma ihtimali var. Olmaz diyemem. Önümüzdeki yıl da buna benzer olaylar yaşayabiliriz ama sonraki yıl yaşayacağımızı düşünmüyorum. Çünkü ona göre çalışma yapacağız. Bunun olmasına engel olacağız” dedi.
İZMİR’İN MERKEZİNDE ELEKTRİK KABLOLARININ DIŞARIDAN GİTMESİNDEN TEDİRGİNİM
İzmir’de iki kişinin hayatını kaybettiği olaydan sonra sokaklardaki elektrik tehlikesi konusunda da değerlendirme yapan Tugay şu bilgileri verdi: “Halen İzmir’in özellikle merkezinde Konak bölgesinde pek çok yerde elektrik kabloları dışarıdan gidiyor. Üzerleri bir tür korumayla kapatılmış durumda. Ama yer yer o korumalar kırık. O elektrik kablolarının geçtiği hatlar derhal yer altına alınmalı. En az 80 santim yerin altında gitmeli. Böyle zorunluluk var. Ben tedirgin oluyorum. Gördüğümüz problemleri bildiriyoruz ama sorumluluk ve yetki bizde değil. Biz onlara dokunamayız. Elektrik dağıtımın şirketinin şu anda kontrolleri ve gereken düzeltmeleri yapması gerekiyor”
–Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan İzmir Büyükşehir Belediyesinin SGK prim borçlarındaki artışın 885 kat arttığını açıkladı. Şubat 2019’da 6,1 milyon lira olan borçlar Mart 2024’te 5,4 milyar lira olmuş. Siz ise borcumuz yok açıklaması yaptınız. Kafalar karıştı. Bakan ve sizin açıklamanız neden bu kadar farklı?
İzmir Büyükşehir Belediyesinin kurumsal olarak borcu yok. Belediyeye bağlı iki önemli iştirak var, birisi İZSU, diğeri ESHOT. O ikisinin de hem vergi hem de SGK borcu yok. Ama belediye şirketlerinin bazılarının borçları var. Şimdi orada kafa karıştırıcı olan şey şu. Bir ana borç var. Onun üzerine faiz eklenmiş. Faizin faizi gibi hesaplamalar var. Buralardan farklı sonuçlar çıkarıyorlar. Ama miktarı bütçeye, gelirlere orantılandırdığınız zaman öyle çok korkunç bir borç olmadığını görüyorsunuz. İlle eleştireceksek belediyeyi, biraz mali disiplin açısından eleştirebiliriz. Bu borçlar 2021 yılından sonra olmaya başlamış. 2021 yılına kadar hiç borcu yokmuş.
BORÇ 4.5 MİLYAR LİRADAN DA FAZLA ÇIKABİLİR AMA BELEDİYENİN ÖDEME GÜCÜ VAR
-Söylendiği gibi İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerinin 4.5 milyar lira vergi ve SGK borcu var mı?
Toplamda vardır. Daha fazla da çıkabilir. Belediyenin 38 bine yakın çalışanı var. Çalışan sayısına orantılandırdığınız zaman normal kabul edebiliriz. Normalliği şuradan geliyor. Türkiye pandemi döneminden beri ciddi bir ekonomik kriz yaşıyor. Bütün kamu kurumları, devletin kendisi çok etkilendi. Ama 2021 sonbahar aylarında paranın o ani değer kaybı, faizlerin yükselmesi, her şeyin fiyatlarının kat kat artması, personel giderlerinin de kat kat artmasına neden oldu. Personel sayısı artmadan personel giderleri bir anda 8-10 kat arttı.
İKİ ŞİRKETİMİZE TEDBİR KOYDULAR, ÖDEMELER YAPARAK KALDIRDIK
Bu borç İzmir Büyükşehir Belediyesi için ödenmeyecek bir borç değil. Zaten yapılandırdık. İki şirketimizin hesaplarına tedbir koydular ama ödemeler yaparak kaldırdık onu. Bu konuyu kamuoyunda çok tartışmak istemiyorum. İnsanlar üzülüyorlar, rencide oluyorlar. Şunu söyleyebilir sadece bu ödeyebileceğimiz bir borç. Mali disiplin içinde bunu halledeceğiz.
-Ne yazık ki İzmir’in merkezinde elektrik kaçağı nedeniyle iki can kaybı yaşandı. Şimdi İzmir’in her noktası İzmirliler için güvenli diyebiliyor musunuz? Bu konuda bir çalışma yapıldı mı?
Elektrik kablolarıyla ilgili güvenlik konusunda bizim sorumluluğumuz kendi yetki alanımızda yer alan ve elektrik kablolarını bizim yaptığımız bölgeler. Buralarda bir şey yapıyor musunuz deniyorsa, en son Kültürpark’ta çalışma yaptık. Kültürpark’ı Fuar açılmadan önce baştan sona kontrol ettirdik. Bütün elektrik kablolarını, elektrikle ilgili bütün yapıları, trafoları, alttan, üstten giden her şeyi gözden geçirdik. Orada güvenliği kesinlikle sağladık. Zaten problem yoktu ama yine de gözden geçirdik. Kendi park alanlarımızda, aydınlatmaları kendimizin koyduğu yerlerde inceleme ve denetimleri daha dikkatli ve sık yapıyoruz.
İZMİR’İN MERKEZİNDE ELEKTRİK KABLOLARININ DIŞARDAN GİTMESİNDEN TEDİRGİNİM
Ama asıl problem şu. Halen İzmir’in özellikle merkezinde Konak bölgesinde pek çok yerde elektrik kabloları dışarıdan gidiyor. Üzerleri bir tür korumayla kapatılmış durumda. Ama yer yer o korumalar kırık. O elektrik kablolarının geçtiği hatlar derhal yer altına alınmalı. En az 80 santim yerin altında gitmeli. Böyle zorunluluk var. Ben tedirgin oluyorum. Gördüğümüz problemleri bildiriyoruz ama sorumluluk ve yetki bizde değil. Biz onlara dokunamayız. Elektrik dağıtımın şirketinin şu anda kontrolleri ve gereken düzeltmeleri yapması gerekiyor.
-Ciddi sorunlardan biri de Körfez. Ne yazık ki balık ölümleri oldu. Siz Körfez’de “Oksijen bitti” dediniz. Bir Bilim Kurulu oluşturdu. Körfez’in oksijeni ne zaman olacak? Bu konuda neler söylersiniz?
Bakanlık bir Bilim Kurulu oluşturdu. Bilim Kurulu henüz nihai kararını vermedi. Ay sonuna doğru vereceği kararlarla birlikte bir yol haritası oluşturulacak. Burada Bakanlık, Belediye ve diğer ilgili kurumlar birlikte çalışacaklar. Hatta oraya üç Bakanlık dahil oldu. Öncelikle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ve Tarım ve Orman Bakanlığı. Her üç bakanlığın belediye ile birlikte hem bölgeyi denetleme ve temizlenmesiyle ilgili çalışmaları yapma sorumluluğu var. Bize ait olan kısmı belli. Kanal altyapısı, kirli deşarjının önlenmesi ve arıtma sistemleri. Bunlarla ilgili yapmamız gerekenler var. Burada eksiklerimiz var.
EN GEÇ 2026’DA KÖRFEZ HİÇ OKSİJENSİZ KALMAYACAK, BALIK ÖLÜMLERİ OLMAYACAK
-Bugün başlansa artık oksijenin olduğu, balık ölümlerinin olmadığı bir Körfez’e ne zaman kavuşuruz?
Önümüzdeki günlerde yağmurlarla birlikte taze su girişi olacak Körfez’e. O bir miktar Körfez’deki akıntıyı da arttıracak. Oksijenlenme de artacak. Bazen anlık balık ölümleri olabilir. Bir anda bir plankton patlaması olabiliyor. Sonra onların bir taraftan çoğalmaları, bir taraftan da ölmeleriyle sudaki oksijen azalabiliyor. Oksijensiz ortamdaki balıklar da doğal olarak hayatını kaybediyor. Bunlar yaşanabilir. Ne zaman biter garantisi yok. Normalde beklenen sonbahar, kış şartlarında bunun olmaması. Önümüzdeki yıl da olma ihtimali var. Olmaz diyemem. Önümüzdeki yıl da buna benzer olaylar yaşayabiliriz ama sonraki yıl yaşayacağımızı düşünmüyorum. Çünkü ona göre çalışma yapacağız. Tüm çabamız bunun olmasına engel olacağız.
Arıtmada dördüncü faz Mart ya da en geç Nisan 2025’de bitecek. Beşinci faza derhal başlayacağız. Beş senelik görev süremde onu bitireceğim. Şu anda yağmur suyu kanallarında düşük seviyelerdeyiz. Yüzde 20’lerdeyiz. Onu 5 sene içinde yüzde 80’e çıkaracağız. Ona göre plan ve projemizi hazırladık. Bazılarını yurt dışından alacağımız kredilerle yapacağız. Bakanlık da biliyor bu projeleri. Onların da onayları gerekiyor. Arıtma çamurunun bertarafıyla ilgili bir tesisleşme çalışmamız olacak. Bunun dışında dere kaynaklı, derelerden gelen kirliliği önlemek için de kendi yetkimiz doğrultusunda denetimlerimizi arttıracağız. Yapabileceğimiz çalışmaların hepsini yapacağız.
YANAN ALANLARIN ORMAN ALANI KAPSAMI DIŞINA ÇIKARILMASI KARARINA KARŞIYIZ, DAVA AÇAÇAĞIZ
-Bir başka facia da orman yangınları oldu. Temmuz ayı ortalarında yaşanan yangında İzmir’de 4400 hektar etkilendi. Ama yangının üzerinden 20 gün bile geçmeden Resmi Gazete’de yayınlanan bir kararla Bayraklı’da 350 hektar alan orman alanı dışına çıkarıldı. TEMA Vakfı orman alanı dışına çıkarılan alanın 90 hektarının yanan alanda olduğunu açıkladı. Sizin bu konuda bir açıklamanız olmadı? Bu kararla ilgili düşünceniz nedir?
Buna hukuki yolla itiraz ediliyor, edilecek. Pek çok dava açıldı zaten. Ben iptal edileceğini düşünüyorum. Orada şöyle bir fiili bir durum var. Alınan kararla orman alanından çıkarılan alanların bir kısmı halihazırda Bayraklı’da depremzedeler için yapılan deprem konutlarının bulunduğu alan. Orada zaten konut yapılmış durumda. Onun dışında deprem konutları dışında kalan ve depremde zarar gören orman alanlarının orman dışına çıkarılmasına kesinlikle karşıyız. Belediye olarak biz de dava açacağız. Orada bir hata yapmamak adına sahanın doğru gözlemlenmesini istedim arkadaşlardan. Bakanlıkla görüşmeler yapılmasını istedim. O süreci yürütüyorlar.
KÜLTÜRPARK’A HİÇ ZARAR VERMEDEN İEF’Yİ YAPARIZ
-TMMOB, “İEF’nin yarattığı içler acısı etkiler var, göz göre göre tahrip ediliyor” açıklaması yaptı. İEF’nin Gaziemir’deki alanda yapılmasını istedi. Siz bu öneriye nasıl bakıyorsunuz?
Kültürkpark’taki ağaç dokusunun, yeşil dokunun korunmasıyla ilgili gösterilen hassasiyete saygı duyuyorum. Ben de zaten o taraftayım. Diğer taraftan İzmir’in kent kimliğinde çok önemli bir role sahip olan İzmir Enternasyonal Fuarı ki bu sene 93’üncüsünü yaptık, hep bu alanda yapılmış bir faaliyettir. Birkaç gün önce peyzaj mimarları odasıyla görüştük. Orada da benzer bir konu gündeme geldi. Fuarı Kültürpark dışında nerede yapılabileceğini ve yeşil dokuya zarar verecek etkinliklerle ilgili nasıl önlemler alınabileceğini değerlendireceğimizi söyledim. Dolayısıyla Kültürpark’a daha az zarar veren bir İEF düzenleyebiliriz. Ama benim görüşüm önümüzdeki yıl da İEF’nin Kültürpak’ta yapılmasının daha uygun olacağını düşünüyorum. Söylenen her şeyi can kulağıyla dinliyoruz. Ama İzmirlilere sorsak çoğunluk sanırım Kültürpark’ta olsun der. Biz öyle bir yol bulmalıyız ki, Kültürpark’ın ağaç dokusunu, yeşil dokusunu özenle korumalı ve geliştirmeliyiz. Ama diğer taraftan alana zarar vermeyen bir İEF’yi Kültürpark’a yapabilmeliyiz. Çünkü kent kimliğinde İzmir Fuarı çok çok önemli bir yere sahip. İzmir’i en fazla ne tanıtmış derseniz muhtemelen İzmir Fuarı çıkacaktır. İzmir Fuarı’na zamanında Türkiye’nin her yerinden insanlar gelmiştir. Herkesin az, çok bir anası var. Ama Fuarı düzenlerken Kültürpark’a hiç zarar vermeyecek bir yapıyı sağlayabiliriz diye düşünüyorum.
BASMANE ÇUKURU TEKLİFİMİZE TMSF DE OLUMLU YAKLAŞTI
-İzmir kent merkezinin önemli sorunlarından bir ide Basmane Çukuru. Siz bu konuyla ilgili bir proje geliştirdiniz. Ama eski Büyükşehir Belediye Başkanı Yüksel Çakmur, “Her şey para değil, yapılanlar hukuka uygun değil” diyerek bu alanın belediye bünyesinde kalmasını talep etti. Bu alanın belediye bünyesinde kalma ihtimali var mı?
O parselde belediyenin yüzde 30 civarında bir hissesi var. TMSF olayı yönetiyor. Bütün alacaklılar TMSEF üzerinden haklarını elde edecek. Orada bir satış kararı verildiği zaman bu işlemi TMSF yürütecek. Biz desek ki yüzde 30’muza karşılık bir şey verin desek, TMSF’nin alanı satıp bize para vermesini bekleyeceğiz. Ya da bugüne kadar pek çok kez dile getirildiği gibi orada bir bina yapılsın, o binanın içinden bir bölümü de belediye kullansın diye bir konu gündeme gelecek. Yüksel Çakmur’un itirazına saygı duyarım. Kendi aklında bir şey vardır. O alan Kültürpark’ın bir parçası diye bir görüşü var. Ama fiiliyatta durum böyle değil. O konu ne yazık ki çok uzun yıllar önce geçmişte kalmış. Belediyenin o alanı alması çok yüksek maliyetli ve öyle bir şeyin altından kalkamayız. Belediye bundan gerçekten zarara girer. Bizim Konak merkezde çok güzel belediye binası yapmaya uygun arsamız var. Ben oraya eskisi gibi büyük ve güzel bir belediye binası yapalım istiyorum. Yeni bir bina olacak. Mimarisi İzmir’e yakışır olacak. Fonksiyonel olarak ihtiyacımızı karşılayacak. Kemeraltı esnafı şu anda belediyenin oradan gitmesinden çok rahatsız. Çünkü işleri ciddi oranda azalmış. Bunu pek çok kez duydum. Kemeraltı ve Konak’ı daha fazla öldürmeyelim. Buna gerek yok. Belediye orada olsun. Halkımızın hem belediyedeki işlerini çok rahatça gördüğü ama aynı zamanda sosyal olanaklarıyla da halka hizmet eden bir binamız olsun. Basmane’deki alan da birine satılacaksa o artık normal imar planlarının ona hak neyse çerçevede yapılacak.
Bizim önerimizle ilgili olumlu bir yaklaşım olduğu söylendi ama şu anda henüz aramızda bir anlaşma yok. Bir uzlaşmaya varmış değiliz. Bir taraftan bizim belediye binamızla ilgili proje çalışmamız devam ediyor. Şartname nasıl olacak, onunla ilgili biz çalışıyoruz. Diğer taraftan Basmane’deki alana nasıl bir yapı yapılabilir onu da TMSF’nin uzmanları çalışıyor. Buradan değerlemeler çıkacak. Arsanın ve üzerine çıkacak binanın değeri nedir? Bizim yapmaya çalıştığımız belediye binasının değeri nedir? Ona göre bir uzlaşmaya varılacak. Ama artı ya da eksi rakamlar çıkabilir. Ona göre gerekeni yapacağız. Ama Basmane’de bir bina yapılsın, onun da bir kısmını belediye alsın dendiğinde bir sürü insan olumlu bakıyor ama ben olumlu bakmıyorum ona. Başkalarının binasının içinde belediye binası olmasını istemiyorum. Ayrı binamız olsun eskisi gibi.
BUCA METROSU EN ERKEN 2027’DE BİTER, KREDİ GERİ ÖDEMELERİ İSE 2025’TE BAŞLAYACAK
-İzmir’de şu anda yürüyen en büyük fiziki proje 8 milyar liralık bütçesiyle Buca Metrosu. Önceki Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, bu projenin 3 yıl içinde biteceğini ve kredisinin de 3 yıl önce ödenmeye başlayacağını, dolayısıyla kendi kendini finanse edeceğini söylemişti. Ama üç yılı aşkın süre geçti. Buca Metrosu’nun planlanan bitiş tarihi ve kredi ödemelerindeki durum nedir?
Kredi ödemelerine henüz başlamadık. 2025’in Ekim ayından sonra başlanacak. O tarihe yetişmesi imkansız görünüyor. Hızlı çalışılması için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz ama başlangıçta çok aksamış o iş. Dolayısıyla şu an geriden gidiyor. Bitmesi gereken tarihi 2 sene geçer gibi görünüyor. En erken 2027’de biter gibi görünüyor.