İntegral Araştırma Koordinatörü Yaldız: Anketlerde hayat pahalılığı yüzde 60’la vatandaşın birinci gündem maddesi, İktidar başkan adaylarının rakibi ekonomi
- | Son Güncelleme:
- | İzmir'de Son Dakika
EGELİ TV’de Gazeteci Mustafa Yılmaz’la birlikte gündemi değerlendiren İntegral Araştırma Koordinatörü Gazeteci Ümit Yaldız anketlerde vatandaşın birinci gündem maddesinin yüzde 60’la ekonomi çıktığını belirterek, “İktidar partisinin belediye başkan adaylarının en büyük rakibi ekonomi oldu” dedi.
Egeli TV’de gündemi değerlendiren İzmirli Gazeteciler Mustafa Yılmaz ve Ümit Yaldız önemli açıklamalarda bulundu. İntegral Araştırma Koordinatörü Gazeteci Ümit Yaldız anketlerde hayat pahalılığının yüzde 60’la birinci gündem maddesi çıktığını açıklayarak, “İktidar partisi başkan adaylarının rakibi muhalefet değil ekonomi. Ekonomik durum iktidara ekonomi gibi yeni bir muhalefet oluşturdu. Bunu anketlerde çıkan rakamlar da doğruluyor” dedi.
HAYAT PAHALILIĞI, İŞSİZLİK VE DİĞER EKONOMİK PARAMETRELER EN BÜYÜK MUHALEFET
Vatandaşın gerçekten de gündeminin ekonomi olduğunu hatırlatan Yaldız şöyle konuştu: “Gelir eşitsizliği de vergi adetsizliği de problem. Mutfak ekonomisi vatandaşın gündeminde önemli bir yer tutuyor. Zeytin, peynir, tüp, faturalar yani ev içindeki ekonomi. Ev ekonomisi açıklanan enflasyon rakamlarının çok çok üzerinde seyrediyor. Yaptığımız anketlerde ‘Türkiye’nin en önemli sorunu nedir’ dediğimizde yüzde 60’ların üzerinde ekonomi, hayat pahalılığı, işsizlik ve diğer ekonomik parametreler en önemli sorunumuz. Bu konu neden bizim en önemli sorunumuz haline geldi. Tabii ki pandemiyle başlayan küresel sebepler var. Gıda tedarikinde yaşanan sorunlar, küresel ölçekteki savaşlar, coğrafyamızdaki savaşlar Türkiye’deki ekonominin olumsuz seyretmesiyle ilgili bir parametre. Ama daha da önemlisi kendisini iktisatçı olarak tanımlayan Sayın Cumhurbaşkanı’nın tüm uzmanların uyarılarına rağmen ısrarla izlediği ekonomi politikaları. Merkez Bankası ve ekonomi kurmaylarının baskı altına alınması. Tüm dünya merkez bankalarının faiz arttırdığı dönemde Türkiye’de faizlerin yüzde 7’lere kadar düşürmüş olması ve bu konuda Sayın Erdoğan’ın baskıcı tutumu. Ekonomi bir bilim ve bunun fakülteleri var. Muhafazakar kesimi konsolide etmeye yönelik klasik faiz politikasıyla birlikte alınan kararlarla beraber dünya ölçeğinde yaşanan kriz Türkiye’de çarpı 10 şeklinde yaşandı. İlk kırılma Erdoğan’ın ekonomin başına damadı Berat Albayrak’ı atamasıyla yaşandı. Döviz kurlarını sabitlemek için arka kapıdan yapılan Merkez Bankası operasyonları, olmadık fiyatlara satılan rezervler oldu. Bütün bunların yanı sıra bir de kontrolsüzlük ve denetimsizlik var. Ekonomik kriz yanlış kararlarla katlanarak büyüdü, deprem burada çok önemli bir yük getirdi ama bir de denetimsizlik var. Bir kalemi bile bir kırtasiyede 10 liraya başka bir kırtasiyede 20 liraya, diğer bir kırtasiyede ise 30 liraya alabiliyorsunuz. Aynı marka ve kalem.”
KÜLFETİ ORTAK PAYLAŞIYORSAK NİMETİ DE ORTAK PAYLAŞMALIYIZ
Gazeteci Mustafa Yılmaz da, “Bir ülkede külfet de nimet de olabildiğince eşit paylaşılmalı. Bu ülkede ekonomik krizin oluşturduğu bir külfet varsa hepimiz bunu paylaşacağız. Ama nimeti de ortak bölüşmek kaydıyla. Türkiye, dünyada dolar cinsinden milyoner sayısı en fazla artan ülke oldu. Bunun anlama ciddi bir adaletsizlik olduğudur. Birileri zenginliğine zenginlik takıyor. Ama diğer tarafta 10 bin lirayla yaşamaya çalışan emekli, 17 bin lirayla yaşamaya çalışan asgari ücretli var. Ortalama memur maaşı da 30 bin lira civarında. Bu paralarla yaşama çalışıyor halkın büyük çoğunluğu. Burada en önemli hassas nokta bu. Tamam yanlış politikalarla ekonomi bu hale geldi. Ama bari külfeti ortak paylaşalım” dedi. Yılmaz ayrıca Türkiye’de büyük altın krizi yaşandığını hatırlatarak Merkez Bankası’nın gram, çeyrek ve tam altın ürütmek için 24 saat çalışma mesaisine geçtiğini ifade etti.
İKTİDAR PARTİSİNİN RAKİBİ EKONOMİ
Siyasal muhalefetin 14 ve 28 Mayıs seçimleri sonrası büyük bir travma yaşadığını hatırlatan Yaldız, “Millet İttifakı seçmenleri büyük kopuşlar, büyük negatif duygular içinde kaldı. Öfke duyanlar oldu. ‘Bir daha sandığa gitmeyeceğim’ diyenler oldu. CHP ile hesaplaşmak isteyenler, İYİ Parti’den kopanlar oldu. Hatta HDP içinde bile Selahattin Demirtaş ‘O adayı desteklemeseydik şöyle olurdu’ dedi. CHP’de Genel Başkan değişimi gibi sonuçlar doğurdu. Normal şartlarda dağılma zemini görülen muhalefet partileri iktidar için aslında kolay lokmaya dönüştü. Fakat iktidarın ‘ekonomi’ gibi başka bir rakibi ortay açıktı. Bu durum sadece İzmir için değil her yer için geçerli. İzmir’de Hamza Dağ için de, İstanbul’da Murat Kurum için de geçerli. Bu dönem iktidar partisinin adaylarının rakibi muhalefet partisinin adayları değil. Rakipleri ekonomi. Emekli maaşı mesela. Emekli maaşı iktidar partisi adaylarının daha büyük rakibi. Emekli maaşının alım seviyesi daha büyük rakibi. Peynir fiyatı daha büyük rakibi. Cumhurbaşkanı Erdoğan birkaç gün önce bir açıklama yaptı. Emekli ve çalışan maaşlarıyla ilgili yeni düzenlemenin yolda olduğu yönünde mesaj verdi. Belki seçime bir hafta ya da 10 gün kala net bir açıklama yaparak bir seyyanen zam ya da yeni bir düzenleme olabilir. Ama mutlaka ve mutlaka dar gelirliye, özellikle emekliye ve asgari ücretliyi rahatlatacak bir beklenti yaratmak mecburiyetinde kaldı Erdoğan. Mehmet Şimsek ve adamları daha rasyonel davranmaya çalışıyorlar. Türkiye’nin ekonomik gerçeklerine uygun davranmaya çalışıyorlar. Seçimden sonra yeni vergiler yolda. Seçimden sonra yağmur gibi gelecek” dedi.
DAR GELİRLİ İÇİN KAYNAK YOK, ÜLKE BATAR GÖRÜŞÜ DOĞRU DEĞİL
Bu ülkede dar gelirlinin hayat şartlarının iyileştirilmesi gündeme geldiğinde hemen ‘Olmaz. Ekonomi iflas eder’ dendiğini hatırlatan Mustafa Yılmaz da şöyle konuştu: “CHP önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ilk kez emekliye ikramiye verilmesini gündeme getirdi. Kılıçdaroğlu onu üçün bir maaş gibi söylüyordu. AK Parti bayram ikramiyeleri şekline çevirdi. Kılıdaroğlu bunu ilk söylediğinde ‘olmaz, ekonomi iflas eder. Bütçe dayanmaz. Yapılamaz, ülke biter’ gibi itirazlar geldi iktidardan. Ne oldu. İki ikramiye az da olsa verildi emeklilere. İflas etti mi ülke? Etmedi. İkincisi EYT meselesi. Yıllardır gündeme geldiğinde ‘Ülke biter, batar, kimseye para ödeyemez hale gelir devlet’ deniyordu. EYT çıktı ve bir yıl geçti. Battı mı ülke? Demek ki dar gelirliye daha fazla refah sağlanamaz argümanları doğru değil. Yakın zamanda yaşadığımız iki örnek var. İkisinde de ülke batmadı. Hükümetler ellerinde çok büyük bir devlet kaynağını barındırıyorlar. Zaten Hükümet etmek demek de bu kaynakları paylaştırmak demektir. Siz elinizdeki o kaynağı nereye paylaştıracağınıza karar vereceksiniz. Milyon dolarları olanlara paylaştırıp dünyada en çok sayısı artan grup haline mi getireceksiniz? Yoksa dar gelirliler için daha adil mi paylaştıracaksınız? Daha adil paylaştırdığınızda oluyor. Bu ülkenin insanları külfete razı. Ama nimetinde bir parça adil dağıtılması kaydıyla.”
YORUMLAR
Yorum Yap