Koza ile İyonya ve Karya (3): İki farklı dünya, Stratonikeia ve Afrodisyas
- | Son Güncelleme:
- | İzmir'de Son Dakika
Kentin girişinde yerde, kaldırımda “Stratonikeia” yazılı mozaik bize hoş geldiniz, diyor. Sağda solda kafeler ve kahveler… Burası da Hippodomik planla düzenlenmiş ve Roma İmparatorluk Dönemi’nde de aynı yerleşim sistemi…
YAZI VE FOTOĞRAFLAR: NAMIK BUDAK
Program yoğun, diyor rehberimiz, bu sabah 09.00 yerine 08.00’de hareket etmeliyiz. Ee biz de buna uymalıyız; zira geçen iki günde anlıyoruz ki çok uyumlu bir ekibiz. Yine iki kahve kaktırarak güne başlıyoruz.
Otobüsteyiz. Yönümüz Yatağan, oraya varmadan, yol üzerinde Stratonikeia Antik Kenti. Yaklaşık bir saatlik bir yolculuk sonrası sabah erkende varıyoruz ören yerine. Burası da tıpkı Heraklia gibi: Köy, antik kent iç içe. İki yıl kadar önce gelmiştik buraya kepçeler, inşaat makineleri çalışıyordu, restorasyon devam ediyor; ama yavaşlamış, ilk gözlemimiz bu.
![](https://www.egeligazete.com/wp-content/uploads/2023/05/IMG_2843.jpg)
Kentin girişinde yerde, kaldırımda “Stratonikeia” yazılı mozaik bize hoş geldiniz, diyor. Sağda solda kafeler ve kahveler… Burası da Hippodomik planla düzenlenmiş ve Roma İmparatorluk Dönemi’nde de aynı yerleşim sistemi devam etmiş, diyor rehberimiz.
![](https://www.egeligazete.com/wp-content/uploads/2023/05/IMG_2866.jpg)
Sur duvarları, haşmetiyle dikkatimizi ilk çekenlerden. Köy merkezindeki Şaban Ağa Camii’ni sırtımıza alıp kuzeye yüz metre kadar gidince devasa bir kalıntı, Gymnasion bizi karşılıyor. O kadar büyük ki fotoğrafını çekerken zorlanıyoruz. Camiyi sağımıza alıp doğuya yöneldiğimizde karşımızda Hamam Kompleksi ve Agora… Sütunlu Cadde’yi adımlıyoruz, o dönemi düşleyerek… Solumuzda Yatağan yolunun yakınındaki “Çift Kapı”ya kadar gidemedik. Solumuza kazı evini alarak turun başlangıcana, kahvelere yöneliyoruz. Çay molası.
![](https://www.egeligazete.com/wp-content/uploads/2023/05/IMG_2860.jpg)
Bu küçük molayı fırsata çevirmeyi başarıyoruz, Recep kardeşim ve Şener Öğretmenimle birlikte. Güneyde, yamaçtaki Antik Tiyatro hedefimizde… Sahne bölümü çok belirgin değil ama seyircilerin olduğu basamaklar gayet güzel gelmiş günümüze, üst basamakların deformasyonunu saymazsak. Basamakları tırmanıyoruz. Tiyatronun üstünde, tepede Agustos Tapınağı ben de buradayım diye fısıldıyor bizlere. Hızlıca fotoğraflarımızı alıp otobüse koşturuyoruz. Şimdi sırada Antik Karia bölgesinin önemli bir kenti olan Nysa var. Şoförümüz direksiyonu oraya kırıyor.
Yoldayız yeniden. Vakit öğleye geliyor, halkımız acıktı. Yol üzerinde, Yenipazar, şirin bir ilçe ve yemek molası. Alkışlar, yaklaşık elli kişilik kalabalığı bekletmeden, servis açıp doyuran bu sevimli tesise… Şehir merkezindeki rengârenk merdivenlerin de ayrı bir güzellik kattığını ilave edelim bu küçük ilçeye. Haydi Şimdi Nysa’ya!
![](https://www.egeligazete.com/wp-content/uploads/2023/05/IMG_2870.jpg)
Ören yeri girişinde görevli otobüsümüze binip müze kartlarımızı okutuyor sisteme. Güzel de bir uygulama; kargaşa ortadan kalkıyor, aracımızla devasa Atik Tiyatro’ya kadar geliyoruz. Tiyatroya sahne arkasından, sağdan giriş yapıyoruz ve rehberimiz bilgilendiriyor bizleri. Gymnasion, agora ve tünellerden bahsediyor. Bir vadinin iki yakasına kurulmuş bu kentin tonozlu alt yapılarla, kemerlerle birleştirildiğini söylüyor. Strabon’un bu kentte eğitim gördüğünü de ilave ediyor. Bizim Strabon, bizden yani, Amasyalı…
Çok iyi korunmuş bu tiyatroda hatıra fotoğraflarımızı aldıktan sonra ben basmakların en üstünden kuzey doğuya yönelip önüme çıkan patikayı takip ederek tüneli buluyorum. Yüz metreden de uzun olduğunu tahmin ettiğim bu tünelin diğer ucundan çıkıp ekibe yetişiyorum. (Tünelin üzerinden karayolu geçtiğini sonradan fark ediyorum tabii) Bu arada Recep kardeşimiz Gerontikon’u (yaşlılar meclisi) aynı zamanda Bulerium olan bu binayı bulup ziyaret etmiş, biz bunu kaçırdık. Bir başka sefere, diyelim.
![](https://www.egeligazete.com/wp-content/uploads/2023/05/IMG_2912.jpg)
Şimdi efsane için, Afrodisyas için yeniden aracımızdayız. Karacasu’dan Geyre’ye dönüyoruz, merkezde yoldan içeriye az biraz dalıyoruz ve işte karşımızda. Vakit akşamüzeri; müzenin, ören yerinin kapanması yakın. Rehberimiz bilgi bombardımanında… Burası bir güzel sanatlar merkezi. Heykelden başlayalım lahit işçiliğinden çıkalım. Roma Dönemi’nde farklı coğrafyalarda eserler vermiş ünlü heykeltıraşlar, daha ne sanatlar ve eserler… “Tüm Asya’dan kendime bu kenti seçtim.”, diye güzelleme yapmış, burası için Augustus. Ee isim nereden geliyor? Afrodit, yani Aşk Tanrıçası… Olsun o kadar. Adamı UNESCO Dünya Mirası listesine boşuna almazlar.
Başlıyoruz hızlıca adımlamaya Afrodisyas’ı. Tetrapilondayız. Görkemli bir giriş kapısı. Gurup fotoğrafı için biçilmiş kaftan. Bireysel fotoğraflarımızı da aldıktan sonra ikinci durağımız dev Hipodrom; ama gerçekten dev. Bakarken başımız dönüyor. 30 bin seyirci kapasiteli. Ölçüleri mi? Oy, oy… 270 X 60 metre, 30 adet mermer oturma sırası… Antik Yunan stadyumlarının en iyi korunmuşlarından, en büyüklerinden… Batısında kısa bir bilgilendirme alıyoruz rehberimizden. Bu kısmının aynı zamanda arena olarak kullanıldığını ekliyor ve ardından antik şehri adımlamaya devam ediyorlar. Ben de bir koşu batıdan bir fotoğraf alayım diyorum, güneşi arkama alarak. Ama o da ne!.. Kuzey basamaklarda Recep kardeşim ve güney basamaklardan Şener Hocamız da peşimdeymiş. Ne hoş!
![](https://www.egeligazete.com/wp-content/uploads/2023/05/IMG_2898.jpg)
Üç kafadar fotoğraflarımızı aldıktan sonra ekibin peşi sıra koşturuyoruz. İşte karşımızda Afrodit ve Sebasteion Tapınakları, daha doğrusu kalıntıları, ilerde sağımızda Hadrian Hamamı, solumuzda devasa Agora… Sola, güney doğuya yöneliyoruz, Antik Tiyatro. Burada bizleri küçük bir sürpriz bekliyor: Rehberimizden minik bir flüt konseri. Ne hoş! Antik tiyatroda izleyici/dinleyiciyiz, sahnede canlı müzik. Emeğine, nefesine sağlık Erkan Bey!
Şimdi koştur koştur müze; zira kapanacak kısa bir süre sonra. Ziyaretimizi gerçekleştiriyoruz hızlıca. Keşke biraz daha zaman olsa! Heykeller, heykeller, heykeller… Çok güzel şeyler yazmak isterdim: Sevgiler, sevgiler, sevgiler… He, bu arada Afrodit’le (heykel) selfi çektirmeyi de ihmal etmiyoruz. Çıkışta ekip toplanana kadar Recep kardeşimle Buleterium ziyaretini de aradan çıkarıyoruz bu arada.
![](https://www.egeligazete.com/wp-content/uploads/2023/05/IMG_2913.jpg)
Gün biter, kervan düzülür, yola koyulur. Geldik üç günlük maceranın sonuna. Ekip olarak araçtayız, dönüş yolunda. Şarkılar, türküler, korolar, sololar. Otobüsteki oyun havalarını, attır göbe’cikleri, saymıyorum bile. Solo söyleyen yol arkadaşlarımın özgüvenlerini tebrik ediyor, ayakta alkışlıyorum. Ekibi, hoş diksiyonuyla kâh sohbet kâh fıkralarla renklendiren, domine eden Tekin Bey’i yürekten kutluyorum. Eminim bu ekiple yollarımız daha çok kesişecek.
Tebrikler Koza Kültür Sanat ve Doğa Derneği! İyi ki böyle bir gezi planlamışsınız.
Tebrikler Mahmut Varol, bu kadar uyumlu bir ekibi, bu güzel insanları bir araya getirmişsiniz.(En azından ekipteki yaş skalasını dikkate aldığımızda ”gençler-olgun gençler” hiç mi problem çıkmaz? Aman, maşallah diyelim.)
Tebrikler yol arkadaşlarım, bana çok şey kattınız… Bir gezi ekibi nasıl olur, uyumlu yol arkadaşlığı nasıl yaşanır, yaşatılır; bunu öğrettiniz bana.
Alkışların en büyüğü tabii ki Rehberimiz Erkan Tali’ye. Emeğinize sağlık! Sizden de tevazuyu öğrendim; kibarlığınızı alkışlıyorum. Geziye katılan tüm arkadaşlar da bu bireysel alkışı, koroya dönüştürürler eminim.
Ne zaman adam oluruz…
Bir yolculuğun en iyi ölçüsünün, kat ettiğimiz kilometreler değil; yolculuk sırasında edindiğimiz arkadaşlar olduğunu öğrendiğimiz zaman.
-BİTTİ-
------------
Namık Budak
YORUMLAR
Yorum Yap