Kinik

Bu yazımızda “KİNİK” adlı romanı inceliyoruz. İlk sayfadaki açıklamadan, kitabı kaleme alan Prof. Dr. Halil Çıkrıklar’ın halen Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştığını öğreniyoruz. 1972 Manisa doğumlu, evli ve iki çocuklu yazarın bilimsel yayınları bir yana, kişisel blogunda yazdıklarının dışında onuncu kitabı bu.

Kitap Ankara Sonçağ Yayıncık aracılığıyla bizlere ulaşıyor. Ocak 2025 baskısı elimizde, dumanı üzerinde yani. 13,5 x 19,5 cm. boyutlarındaki 191 sayfalık eserin ISBN numarası 978-625-5537-47-8. Yazarımız, romanını yeğenine ithaf etmiş, ön sözü, son sözü yok. Kapak renginin ısrarla siyah olmasının (önceki kitabı da siyahtı) bir anlamı vardır elbet ama bizler sınırlı bilgimizle bunu yorumlayamadık ne yazık ki.

Romanın yazılış amacı, -bütünden sezildiği kadarıyla- ruhsal buhranların neleri yaptırabileceğinin kanıtlaması olsa gerek. Kapak arkasından şöyle bir ipucu bize göz kırpıyor: Algılar ve yanılgılardan ibaret zihin dünyasıyla yüzleşirken dünyanın gerçeklerini bir kez daha sorgulayacaksınız. Yetişkin her bireyin okuyabileceği roman, sonlara doğru bizleri şaşırtarak amacına ulaşmış görünüyor.

***

Kitabın içeriğine kısaca bir değinelim: Öncelikle adı, bilenler bilir de bilmeyenleri bir sürü internet sörfü zahmetinden kurtaralım. ‘Kinik,’ bir lokma bir hırkanın filozofça adı. Kinik takma adlı kahramanın (Hikmet) yolculuğu sırasında bu felsefeyi yakından tanıyor okur. Yazarın önceki eserlerinden felsefeyi sevdiğini, okuruna bunu, alttan alttan verdiğini bilen birisi olarak, profesyonel mesleğinin teknesinde felsefeyle psikolojiyi güzelce yoğurduğunu görüyoruz sayfalar boyunca. Birinci tekil şahsın anlattıklarıyla ilerleyen “ben” anlatım inandırıcılığı pekiştirmektedir. Neden ‘şimdiki zamanı’ kullandığının yanıtını da romanın sonunda alıyoruz.

Yazar, hekim kimliğinden aldığı güçle okuru, psikolojinin labirentlerinde gezdirirken birçok felsefi kuramı hem açıklamakta hem de tahlil etmektedir. Görüşlerinin, birbiriyle uyumlu ortaya konulmasını güçlü, ancak romanın bölümlere ayrılmamasını zayıf bir yan olarak değerlendirmekteyiz. Ana başlıkların belirtilmemesi bir yana, kısa kısa kurgular numaralandırılabilirdi diyoruz en azından. Böylelikle okurun işi daha da kolaylaşırdı. Ancak bu haliyle de her yetişkin bireyin beklentisini karşılamaktadır.

Popüler bir dili tercih eden yazar başta ‘kinizm’ olmak üzere kullandığı bütün terimleri okurun gözüne sokmadan, ona ders vermeden açıklamıştır. Kitap bitirildiğinde, farkında olmadan dağarcığımıza kattıklarımız, bilgilenme açısından kitabın bir diğer güçlü yanıdır. Bu doğrultuda, yazar hedef kitlenin beklentilerini karşılamaktadır tespitinin altını çiziyoruz. Önceden okuduğum iki eserinde hâkim olan yalın dil burada da karşımıza çıkmakta ve okumayı kolaylaştırmaktadır. Elbette bir günde bitirebilirdim ama üç güne yaydım ben. Paragrafların kısa tutulmasının okumayı hızlandırdığını da ilave etmeliyiz. Diyaloglar çok sahih olup, günlük dil başarılı bir şekilde kullanılmıştır.

Üslup konusunu biraz açacak olursak… Evet, bu romanı Halil Hoca kaleme almış diyebiliyoruz. Önceden okuduğumuz eserlerindeki ifadeler manzumesini burada da görüyoruz ve bu da bize onun “yazınsal dili” dedirtmektedir. Okuruna, “ne var, bunu ben de yazardım,” dedirtecek sadelikte kaleme alınmıştır. Ama profesyonel okurun da bildiği gerçek “evet, bunu ben de yapabilirim,” dedirtebilmek ancak beceremeyeceğini bilmek değil midir gerçek başarı? İçinde bolca “zanaat” barındırdığının altını çiziyoruz. Kelimeler tek tek seçilmiş, okur ince bir işçilikle serüvene davet edilmiş.

***

Başkahraman özelinde psikolojik bir etki altına giriyoruz. Okur kendinden çok şey bulacaktır anlatıcıda. Ben payıma düşeni aldım, hem anlatıcıdan hem de Hikmet’ten. Savcı Tekin yerine “Başkomiser Orhan” daha mı iyi giderdi…

Genelde felsefe, özelde kinizm hakkında bilgilenmek isteyen geç okurlar başta olmak üzere düşünceyi özgürleştirmek adına tüm dünyaya tavsiye olunur.

Yazarımızın önceki romanı Filozoflar Buluşursa’daki genel felsefe bombardımanından sonra, daha spesifik bir konuda, ayrıntılı kaleme alınmış bu romandan sonrakinin de aynı türde olabileceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.

 

Nihai hedefimiz mutluluksa, ne zaman daha mutlu oluruz…

En mutlu insanın, en fazla sayıda insanı mutlu eden insan olduğunu öğrendiğimiz zaman.

10.02.2025

Namık Budak

[email protected]